Avrupa, Türkiye'nin kapısında beklerken

Avrupa, Türkiye'nin kapısında beklerken

İBRAHİM KARATAŞ

Bir Arap atasözü der ki; "Ne zaman savaş çıksa beni çağırırlar. Ne zaman hurma tiriti pişse Amr'ı çağırırlar". İngiliz The Economist dergisinin Cuma günkü "Avrupa'nın Türkiye ile gönülsüz barışması" başlıklı makalesini okuyunca aklıma bu atasözü geldi. Makalede Avrupa'nın kendi güvenliği için Türkiye (ve Ukrayna'ya) hiç olmadığı kadar ihtiyacının olduğu vurgulanıyor. Çünkü Amerika Avrupa'dan çekiliyor, Rusya ise Avrupa'yı tehdit ediyor. Avrupa ise yeterli silaha sahip değil ve savaşacak doğru dürüst bir ordusu yok.

Aslında yazılanlar abartılı geliyor ama Avrupa gerçekten korku içindeyse ve bu korkusunu yenmek için Türkiye'nin kapısını çalması gerektiğine inanıyorsa bu tür tavsiyeler Türkiye için iyi haberdir. Fakat makaleyi okuyunca son dönemde depreşen Türkiye dostluklarının sevgi kaynaklı değil mecburiyetten ileri geldiği hemen anlaşılıyor. Çünkü ne zaman bu tür makaleler çıksa muhakkak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmeyi de ihmal etmezler. Nitekim yine Cumhurbaşkanına eleştiriler var.

Makalenin de teyit ettiği gibi artık belli ki Avrupa Türkiye'yi yanında istiyor. Ama sadece savaşırken. Güzel günlerde yanında istemediği malum. Mesela bir Avrupa ülkesine gitmek için alınması gereken vize uğruna neler çektirdiklerine hepimiz şahidiz. Şayet Türkiye Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçası olursa vizeler kalkar mı, işte o kısım şüpheli. Siz Avrupa'yı savunmayı taahhüt ediyorsunuz ama onlar serbest dolaşım taahhüdü vermiyor. Hem kendisi için ölünmesini istiyorlar hem de git dışarıda, mesela cephede öl diyorlar. Türkiye'yi savaşa çağıracaklar, Yorgo'yu yemeğe...

Daha önce de bahsetmiştim. İyi günde kötü davranan Avrupa'ya kötü günde göz kırpmak yerine onları daha ağırdan alan bir duruş sergilemek daha iyi olur. Türkiye son yıllarda gerek ABD gerekse de AB tarafından dışlandığı için bağımsız bir politika izledi. Ayrıca ambargolar yüzünden yerli silah üretimine ağırlık verdi. The Economist'in de altını çizdiği üzere Türkiye'nin milli gelişmiş silahları var. Onların gözü de bu silahlarda ve savaşma kabiliyeti yüksek ordumuzda. Ancak göz diktikleri askeri güç, bağımsız duruşumuzun ürünleri. Diğer bir deyişle Batı ile ilişkiler gerildikçe daha güçlü bir Türkiye çıktı ortaya. Daha diğer bir deyişle onların kapısından uzaklaştıkça kendimize geldik.