Antalya Diplomasi Forum'u daha fazlasına önayak olabilir
İBRAHİM KARATAŞ
Geçtiğimiz hafta Antalya Diploması Forumu'nun (ADF) haftasıydı. Beş yıldır düzenlenen forum her yıl üstüne katarak iyi bir noktaya gelmiş. Son Doha Forum'da bulunan biri olarak ADF'nin benzer etkinliklerden daha çok dikkat çektiğini söyleyebilirim. Daha çok devlet başkanı ve bakanın katılması bunun en büyük göstergesidir.
Forumun müstesna yanı Türkiye'nin dostlarını toplamasıydı. Dikkat ettim Batı dünyasından ya da Batıya yanaşarak varlığını sürdürmek isteyen doğulu ve güneyli ülkelerden pek katılımcı yoktu. Onlar belli ki mevcut katılımcılarla ortak bir dünya görüşüne sahip değiller. Gelselerdi bile rahat etmezlerdi çünkü ADF'deki samimi ve dostane ortamda dünyaya güçlünün zayıfı ezdiği realist bir gözle bakan devlet adamlarının tadı kaçardı. Ortam öyle güzeldi ki Kosova'nın Cumhurbaşkanı Türkçe konuşmaya çalışıyor, Türk katılımcılar Arap katılımcılarla Arapça anlaşabiliyor, Erdoğan, Endonezya lideri ve Afrikalı bir lider hal diliyle birbiriyle konuşabiliyor, devlet adamları birbirleriyle kol kola girebiliyordu. Bu hareketi Batılı devlet adamları kendi aralarında bile yapamıyorlar.
Bu güzel ortam kurumsal bir kimlik de kazanır mı bilemiyoruz ama kurumsallaşırsa herkesin faydasına sonuçlar doğurabileceği muhakkaktır. Katılımcı ülkeler arasında Türkiye gibi güçlü ülkeler olduğu gibi Sudan ve Suriye gibi halen iç savaşla boğuşan ülkeler, Azerbaycan gibi işgal altındaki topraklarını yeni kurtarmış ülkeler, Kosova gibi bağımsızlık mücadelesi verenler, Katar gibi küçük ama güçlü ülkeler ve sömürünün tesirinden henüz kurtulamamış fakir Afrika ülkeleri vardı. Söz konusu ülkelerin nerdeyse tamamının ortak özelliği Batılı büyük güçlerin tokadını yemeleridir. O ülkeler ki hiçbir zaman eşit muamele görmediler. Eşitliği sadece kaynakları dış güçlerce eşit bölününce gördüler.
Oysaki ADF'deki samimiyet gösteriyor ki bu ülkelere dışarıdan bir müdahale olmazsa ve sahip olduklarına göz dikilmezse hepsi kendi kendine yetebilir. Özellikle Türkiye gibi daha gelişmiş ülkeler mentorlukabilik yaparsa görece daha geride ülkeler çok hızlı bir şekilde gelişebilirler. Bir sempozyumda gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ülkelere tecrübe ve bilgi aktarımı yapması halinde destek alan ülkelerin kalkınabileceğini söylemiştim. Örneğin Türkiye Mali'ye, Katar Senegal'e, Suudi Arabistan Sudan'a, Endonezya Moritanya'ya, Batıda emperyal olmayan ülkeler belli fakir ülkelere, eğitim, tarım, altyapı vb. alanlarda kısmen maddi, çoğunlukla da danışmanlık bağlamında destek olursa 10 yıl sonra bu ülkelerin çehresi değişir. Mesela düşünün ki Kuveyt, Burkina Faso'da bir üniversite açıp üniversitenin akademisyenlerinden maddi ihtiyaçlarına kadar her şeyini karşılasa Burkina Faso hızlıca kalkınmaz mı

161