Önceki gün, Libya askeri heyetini taşıyan, Malta'dan kiralanan özel uçak, Ankara'da düştü. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve Kara Kuvvetleri Komutanı Feyturi el-Gribil dahil beş kişi hayatını kaybetti.
Trablus heyeti, aynı gün Türkiye'de askeri temaslarda bulunmuş, Savunma Bakanı Yaşar Güler ve kuvvet komutanları ile bir araya gelmişti. Bu temaslar, Libya'daki Türk askerinin görev süresinin iki yıl daha uzatılmasından sonra gerçekleşti.
LİBYA NEDEN ODAK NOKTASI OLDU AKDENİZ'DE TÜRKİYE-LİBYA DENKLEMİ HEDEF ALINIYOR.Türkiye ve Libya makamları uçağın teknik bir arıza yüzünden düştüğünü, ortak soruşturma komitesi kurulduğunu açıkladı. Olay, iki tarafta da derin bir üzüntüye yol açtı. Trablus yönetimi ile savaş halinde bulunan Doğu Libya'nın lideri Halife Hafter de başsağlığı diledi.
Aynı hafta, Pakistan kaynakları, Hafter yönetimi ile Pakistan arasında 4,6 milyar dolarlık bir askeri paket anlaşması yapıldığını haber verdi. Hafter'in oğlu Saddam ve bir askeri heyet Pakistan'daydı ve kapsamlı askeri ilişkiler kuruyordu.
Türkiye, Trablus yönetimi ile iç içe. Ancak son zamanlarda Doğu Libya yönetimi ile de köklü ilişkiler kuruyordu. Hafter'in oğulları Türkiye'yi ziyaret ediyor, ekonomik anlaşmalar yapılıyor, askeri heyetler gelip gidiyor, Libya Silahlı Kuvvetleri'nin güçlendirilmesi için tedarik anlaşmaları yapılıyordu.
Türkiye ve Libya, Akdeniz'de bir denklem kurdu ve Hafter yönetimi ile yakınlaşma bunu daha da güçlendirecekti. Olayların Libya üzerinde odaklanmasının sebeplerine bu açıdan çok dikkat etmek gerekir.
"TEK LİBYA" VE ATİNA'YA VERİLEN ÇOK SERT CEVAP!Hafter yönetimi de, Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Anlaşması'na destek açıklamaları yapıyor, Yunanistan'ın "anlaşmayı onaylamayın" baskılarına sert cevaplar veriyordu.
Türkiye'nin nihai amacı muhtemelen; iki tarafı bir araya getirmek, Libya'nın bölünmesini engellemek, "Tek Libya"nın inşasını sağlamak ve Türkiye ile Libya'yı Doğu Akdeniz'de ortak bir güce dönüştürmekti. Ve bu sağlıklı bir zeminde yürütülüyordu.
GEMİLERE SALDIRILAR VE SİHA HAREKETLİLİĞİ... "ÜÇÜNCÜ ÜLKE" İHTİMALİ MASAYA YATIRILMALI.İşin tuhafı, Gürcistan'da Türk askeri kargo uçağının düşmesinden sonra, Türk hava sahasında kimliği belirsiz ya da açıklanmayan SİHA'lar belirmeye başladı.
Ukrayna ve Rusya'nın Karadeniz'de ticaret gemilerine yönelik saldırıları tırmanırken SİHA hareketliliği de tırmanıyor, Türk hava sahasına giren bu araçlar düşürülüyor ya da düşüyordu.
Karadeniz'i Savaş Denizi'ne dönüştürecek her adım atılıyor, tehlikeli bir eğilim dikkat çekiyor, Türkiye taraflara uyarılar yapıyordu. Bunlar olurken bir taraftan Rusya-Ukrayna barışı için baskılar artıyor, diğer taraftan Avrupa-Rusya arasındaki savaş rüzgârları daha da sertleşiyordu.
Gemilere saldırı ve SİHA hareketliliği için Rusya ve Ukrayna'ya bakılıyor ancak "üçüncü ülke" ihtimali hiçbir şekilde tartışmaya açılmıyordu.
Bu araçlar bir NATO ülkesine ait olabilir mi Kafkaslar ve Ege'de üslenen İsrail'e ait olabilir mi "Rus SİHA'sı" görüntüsü verilmiş bir "örtülü operasyon" olabilir mi Bu ihtimaller nedense öne çıkarılmıyor, belki de "daha tehlikeli sonuçlar"a kapı açmamak için tartışma alanından uzak tutuluyor.
"TÜRKİYE'Yİ DURDURMAK" İÇİN ÖLÜMCÜL YÖNTEMLER… BAZI ÜLKELER SEFERBER OLDU!Bütün bunlar, münferit kazalar, münferit gelişmeler olabilir. Ancak, küresel ölçekte fırtınaların alabildiğine büyüdüğü, Türkiye'nin kuzeyinde ve güneyinde krizlerin devam ettiği, güç hesaplaşmalarında yeni cephelerin açıldığı, devletlerin bütün silahlarını sahaya sürdüğü bir dönemde, hiçbir şey "kaza", "rastlantı" gibi gerekçelerle açıklanamaz.
Öyle bile olsa tartışmanın bağlamı bütün bu alanlar göz önünde bulundurularak yapılır. Sağlıklı olan budur.
Öteden beri, Türkiye'nin dört bir tarafında oluşturulan yeni cepheleri tartışıyorum. Bu cepheler, aslında Türkiye'yi kuşatmaya ayarlı "çoklu" ve sistematik bir planlamadan başka bir şey değil.
Türkiye'nin güç alanının Güney Asya'dan Orta Afrika'ya, denizlerden okyanuslara yayılmasına karşı, "Türkiye'yi durdurma" tezi için seferber olan ülkelerin her hareketini izliyorum. Ve son derece tehlikeli, ölümcül yöntemleri göze almış görünüyorlar.
ÜÇ ÜLKE, ÜÇ LİDER, ÜÇ TEHDİT: TÜRKİYE'YE KARŞI SAVAŞ CEPHESİ…ADALAR FÜZE ÜSSÜNE DÖNDÜ!
Uçak kazasından bir gün önce İsrail, Yunanistan ve Rum Kesimi liderleri Batı Kudüs'te bir araya geldi. Türkiye'ye karşı ortak cephe kurdu ve bunu açıkladı. Üç lider daha önce de sık sık, gizli gizli bir araya geliyordu.
Orta amaç Doğu Akdeniz'de birlikte hareket etmenin de ötesine geçip açık ve net biçimde "Türkiye için Cephe" kurmaya vardı. Bir tür savaş ilanını andıran bu gizli buluşmaları artık "gösteri"ye dönüştürdüler.
Doğu Akdeniz'de askeri yapılanma, Rum Kesimi'ni Türkiye'ye karşı savaş üssüne dönüştürme, Ege'deki adaları İsrail silahları ile donatma, İsrail füze sistemlerini Yunanistan, Rum kesimi ve adalara taşıma gibi, "savaş sebebi" sayılacak adımlar atıyorlar.
"CEPHE"Yİ KARADENİZ'E KADAR GENİŞLETTİLER
Her gün İsrail ve Yunan medyasına servis edilen "Türkiye korkusu" tezleri ile beslenen bu hazırlık, ilan edilmemiş bir savaşa dönüştü. Yunanistan Savunma Bakanı'nın "Türkiye'yi denizden köşeye sıkıştıracağız" sözleri sadece bir "boşboğazlık" veya iç siyasete oynamak değildi.
Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege üzerinden Batı Kapısı'nı kapatmayı deneyen bu ülkelerin, özellikle de İsrail'in, Bulgaristan ve Romanya'daki ABD askeri varlığını da bir lojistik kaynak olarak kullanacağı açık. Öyleyse kurdukları cephe Karadeniz'e kadar ulaşmış demektir.
YPG'YE OPERASYON ÖNCESİ!İSRALİ ÇILGINLIK DENEYEBİLİR!
Bütün bunlar olurken, Suriye'de YPG'ye (SDG) verilen süre 31 bir Aralık'ta doluyor. Türkiye ve Suriye, ülkenin bütünlüğünü sağlamak için YPG varlığını ortadan kaldırmaları gerekiyor.
YPG'nin de doğrudan İsrail tarafından yönetildiği, Dürzilerle birlikte YPG üzerinden Suriye'yi parçalama yönünde adımlar atıldığı, Suriye'nin parçalanmasının Türkiye'nin parçalanması anlamına geldiği biliniyor.
İsrail, Türkiye'nin Suriye'deki varlığını hedef alarak, Türkiye'yi güneyden, karadan da tehdit etmeye çalışıyor. İşte 31 Aralık yaklaşırken, YPG'ye operasyon hazırlıkları devam ederken, İsrail'in yeni çılgınlıklar deneyeceğine dair herkesin ortak bir kanaati var.
ŞÜPHE BİZE DOĞRU YOLLAR AÇACAKTIR.
Türkiye elektronik harp teknolojisinde oldukça ileri düzeyde. Daha yeni Polonya'ya böyle bir sistemin satışı yapıldı. Düşmanı havadan körleştirmeyi amaçlayan Koral sistemi bu ülkeye ihraç ediliyor.
Ancak İsrail'in Tahran'da yaptıkları birçok ülke için bazı örnekler sunuyor. Elbette Türkiye de bundan alacağı örnekleri almıştır.
Böyle bir dönemde Türk hava sahasında bir takım SİHA tecavüzleri yaşanması, uçak kazalarının artma eğilimi göstermesi dikkat çekicidir.
Elbette birçoğu, resmî açıklamalarda olduğu gibi, "kaza"dır. Bunu tartışmıyoruz. Ama bölgesel gerilimlerin zirveye çıktığı bir dönemde, şüphe bize doğru yollar açacaktır.
"HIZLI MÜDAHALE GÜCÜ" TERÖR KARARGÂHI OLACAK. SİHA HAREKETLİLİĞİ VE UÇAK KAZALARI ARTABİLİR!
Kişisel olarak önümüzdeki günlerde uçak kazaları ve SİHA hareketliliğinin artacağını düşünüyorum. Ve bütün bunlar için Rusya ve Ukrayna dışında "üçüncü adresler"e, "İsrail faktörü"ne özellikle dikkat çekmek istiyorum.
İsrail, Yunanistan ve Rum Kesimi, "Hızlı Müdahale Gücü" diye bir şey kurdu. Bu bir "savaşa hazırlık" birimi olarak anlaşılacaktır. Ama ben bunu "örtülü operasyon birimi" olarak anlıyorum. Bu bir terör yapılanmasıdır. Terör saldırıları, örtülü operasyonlar bu birim üzerinden yapılacaktır.

5