Sosyal medyada siyasi, etnik, terör eksenli ya da çıkar amaçlı örgütlenmeler etkisini kaybediyor. Türkiye'nin ana gündemini belirleyen bu yapay, hastalıklı sosyal medya örgütlerinin tasfiye edilmesiyle Türkiye gündemi daha sakin, daha nitelikli hale getiriyor.
Bu da yepyeni bir fırsatı önünüze çıkarıyor: İçerik zenginliğini, fikir işçiliğini besleyen, Türkiye'nin küresel ölçekte atılımlarının altını dolduran çabalara fırsat doğuyor. Genel itibarıyla bütün medya alanlarına yansıyan düzeysizliği kaliteye dönüştürmek için de imkan sağlıyor.
"SOSYAL MEDYA" DEVLETE VE MİLLETE DOĞRULTULAN BİR SİLAH HALİNE GELDİ.
Artık dar anlamda siyasi kavgaların değil, hezeyanlara dönen tartışmaların değil, örtülü operasyon aygıtlarının değil, Türkiye'yi içeriden bunaltan ve yaralayan dış bağlantılı gizli ajandaların değil, "Türkiye Ekseni" çerçevesinde yoğun üretim zamanıdır.
Sosyal medya bir özgürlük alanı olduğu kadar bir zihinsel esaret, bir toplumsal körleştirme alanıdır da. Çok daha kötüsü, devlete ve millete doğrultulmuş bir silahtır da.
Devletin, siyasetin, bireyin, dinin, inancın, toplumsal bağların, ahlaki değerlerin üstünde bir vesayet aracı, bir tür şeytanlaştırma yöntemi, insan ırkının kötülüklerini meşrulaştıran bir silaha döndü.
TÜRKİYE DÜNYANIN "SİNİR UÇLARINA" ULAŞTI. ÖYLEYSE TÜRKİYE GERÇEĞİNE DÖNME ZAMANI.
Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada, gerçek olanla pazarlanan algı arasındaki denklemin değişmesine, insan olanla yapay aklın değişmesine, doğru olanla sahtekarlığın yer değiştirmesine yol açtı. Bu da bir ülkenin yolunu kaybetmesine, bir milletin toplumsal çürümesine yol açtı.
Bir süredir bu yönde örtülü operasyon hesaplarına yönelik tasfiye, Türkiye'nin üstündeki kara bulutları dağıtmaya başladı. Belki uyanacağız ve hayatın gerçek renklerine, Türkiye'nin gerçek doğrularına yöneleceğiz. İşte şu an tam da böyle bir zaman oluşuyor.
Türkiye, kriz bölgelerinde de, barış bölgelerinde de, çatışma ve ortaklıklarda da, dünyanın bütün bölgelerinde sinir uçlarına kadar ulaşabilen bir ülke haline geldi. Elini uzatamadığı, dokunamadığı hiçbir ülke, hiçbir millet yok.
DEV BİR ÜLKE OLDUK: İÇERİDEN MÜDAHALE APARATLARI TASFİYE EDİLMELİ.
Artık sadece bizim coğrafyada değil, dünyanın tamamında dev bir ülke haline gelen, bütün masalarda, pazarlıklarda, uzlaşma ve ortaklıklarda sözü dinlenen, tavrı hesaplanan bir ülke oldu.
Bu güç inşası o kadar yayıldı ki, "içeriden müdahale"lerin asıl gündemi bunu örtbas etmek, bunun millet idrakine yansımalarını engellemek oldu.
Öyleyse; bu içeriden müdahale aparatlarını tasfiye etmek, içeride inşa edilen Türkiye karşıtı cepheyi dağıtmak, dış cepheleri sağlamlaştırmaktan daha önemli hale geldi.
BÜYÜK PARALARIN DÖNDÜĞÜ BU ÇÜRÜMÜŞ ALANLAR TEMİZLENMELİ.
Türkiye de işte şu an bunu yapıyor. On yıllardır "Türkiye'yi durdurma", zayıflatma, yaralama hatta diz çöktürme üzerine kurulu, genelde Batı'dan örgütlenen bütün yapılara karşı bir tür milli mücadele başlatıldı.
Siz bu iç yapıları sadece terör örgütleri olarak gördünüz ama son yıllarda "sosyal medya terör örgütleri" ile "siyasi terörizm" hepsinin önüne geçmişti. Büyük paraların döndüğü, çokuluslu konsorsiyumların yönettiği bu çürümüş alanlar temizlenmeliydi ve temizleniyor.
"UTANÇ VERDİCİ" ÖZGÜVEN YOKSUNLUĞU.
Bu, özellikle gazetecilerin yakından izlediği, ikinci en önemli medya kırılmasıdır. Şöyle: Eskiden ABD'de neler oluyor, Avrupa'da neler oluyor, ABD ve Batı basını Türkiye için neler yazıyor, medyasında Türkiye karşıtı neler konuşuluyor, kimlere ne tür yazılar yazdırılıyor diye her gün Batı medyasını tarardık.
Sözleri, cümleleri, yazıları, haberleri Türkiye'de depremlere yol açar, siyasi bunalımlara sebep olurdu. Türkiye'de her şey, Batı medyasının verdiği meşruiyete göre ölçülürdü. Bu utanç verici bir şeydi ama içerideki özgüven yoksunluğu bizi böyle bir bağımlılığa sürüklemişti.
İLK KIRILMA: KONVANSİYONEL BATI MEDYASININ "AYAR VERME" GÜCÜ SIFIRLANMIŞTI.
Sonra Türkiye kendi yolunu çizdi. Artık hükümet devirmeler, lider tayin etmeler, siyasi örgütlenmeler, dış politika ve bölge ile ilgili gelişmeler hatta terör ve terör örgütleri ile mücadele Türkiye'nin doğruları ile, öncelikleri ile, yöntem ve gücü ile formatlanmaya başlandı.
Batı medyasının etkisi birden sıfırlandı. Artık kimse onların ne yazdığına bakmıyor, merak etmiyor, cümlelerini alıntılayıp içeride ahkam kesmiyordu. Artık onlar Türkiye'nin adımlarını takip etmek zorunda kalıyordu.
Konvansiyonel Batı medyasının "Türkiye'ye ayar verme" gücü de kalmamıştı. Bu, "ilk kırılma"ydı.
HEMEN ARDINDAN "SOSYAL MEDYA ÖRGÜTLERİ" İÇİN HAREKETE GEÇTİLER.
Hemen ardından küresel ölçekte yükselen sosyal medya platformlarında Batılı örgütlenmeler başladı. ABD'li, Avrupalı, İsrail kaynaklı sosyal medya örgütlenmelerine hız verildi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kişi ve çevreler, FETÖ ve PKK gibi terör yapılanmaları, örtülü istihbarat aparatları bu alanlarda örgütlendirildi.
Öyle bir güce eriştiler ki, onlardan başka kimsenin sesi duyulmuyor, onların sözünden başka kimsenin sözü önemsenmiyor, Türkiye içeriden büyük bir örtülü operasyona maruz bırakılıyordu.
Bu hesaplar dışarıdan yönetiliyor, finanse ediliyor, Türkiye'nin yapıp ettiği her şeyi sulandırıyor, içeride milletin devlete ve ülkeye güveninde büyük yaralar açıyordu.
İKİNCİ KIRILMA: SOSYAL MEDYA ÖRGTÜLERİNİN DAĞITILMASIDIR!
İşte şimdi bu örtülü örgütlenmelere bağlı hesaplara erişim engelleri geliyor. Kavgayı, çatışmayı büyütüp, iç huzuru yok eden bu yapılar dağıtılıyor. Onların etkisi azaldıkça Türkiye'ye bir sükunet geliyor ve bu herkesin dikkatini çekiyor.
Sadece eski FETÖ kadrolarının, Atatürkçüleri, ulusalcıları, CHP'yi nasıl kullanıp savurduğunu görmek bile yeterince ibretlik bir gösterge. İşte şimdi, konvansiyonel medyadan sonra sosyal medya nüfuz ve etki örgütleri de dağıtılıyor. Bu "ikinci kırılma"dır.
KONVANSİYONEL MEDYANIN GÜCÜ ERİDİ. BU UMUTSUZ ISRARA, BU BÜYÜK MALİYETLERE BİR SON VERİLMELİ.
Aslında bütün bunlarda suç biraz da Türkiye'nin. Bütün bu dijital örgütlenmelerle konvansiyonel medya taktikleri ile mücadele etme gibi yanlış bir yol tercih edildi.
İşte şimdi konvansiyonel medyanın bu yapılanmalarla mücadele edemediği görüldü, devlet iktidar alanının doğrudan müdahalesi zorunlu hale geldi.
Konvansiyonel medyanın gücü bitti. Kamuoyu etkileme, mobilize etme gücü eridi. Bu küresel ölçekte bir gerçektir.

6