Trump'a çağrı; "Durum kötü, gel bizi kurtar." İsrail için korkutucu gelecek başladı. Artık herkes onu evinde avlayacak. Peki, ateşkes kalıcı olacak mı Kim, ne zamandı, ne kaybetti

İsrail'in saldırısıyla başlayan, bütün bölgeyi alarma geçiren İsrail-İran savaşı, Çarşamba günü ateşkes kararıyla "şimdilik" durduruldu. Savaşı İsrail başlattı, İran'ın son füze saldırısıyla nokta konuldu. Öncelikle şunu söyleyelim; Hiçbir ateşkes, barış, uzlaşma İsrail'i bağlamaz. Bunların tamamı devletler için. İsrail ise bir devlet değil, örgüttür. Bir tür "haydut devlet"tir. Dolayısıyla, dünyanın biraraya gelip uzlaştığı, kendisinin de imza attığı bir şeyi bir saat sonra bozup tam tersi hareket edebilir. Bu ihtiyat kaydını sürekli bir yerde tutmak lazımdır.
İSRAİL İÇİN KORKUTUCU GELECEK BAŞLAMIŞTIR.Buradan bakınca ateşkes ne kadar devam eder, uygulanabilir mi, İsrail hedefine ulaştı mı, İran yeterli cevap verdiğine inanıyor mu, zaman gösterecek. Ama, Gazze'de yaptığı soykırımla dünyanın nefretini toplayan İsrail rejiminin bundan sonra neler yapabileceğine dair korkunç bir örnek izledik. Artık bu örneklerin çoğalacağını biliyoruz. Bütün bölge ülkeleri de bunu biliyor ve hazırlıklarını buna göre yapacak. İsrail ile "masa" döneminin kapandığını, savunma döneminin kapandığını, saldırı yönteminin tek korunaklı yol olduğunu herkes öğrendi. Öyleyse İsrail için kötü ve korkutucu bir gelecek başlamıştır. Şüphesiz bu ateşkes; Trump'ın İsrail'e gönülsüz desteği, savaşın yayılmasının ABD'ye maliyetine yönelik hesapları, İsrail'in kendi evinde böylesine bir yıkım yaşamasının yol açtığı şaşkınlık, Türkiye ve Katar'ın yoğun destekleriyle sağlanabildi.
İRAN BÜYÜK İHANETE UĞRADI: ONU "İÇERİDEN" VURDULAR..

Peki ateşkesten önce ne oldu

13 Haziran gecesi, İsrail savaş uçakları ve füzeleri aniden İran'ın başkenti Tahran'a ve İran şehirlerine saldırdı. İran ordusunun üst yönetim kadrosunu, nükleer bilimcileri öldürdü, askeri hedefleri vurdu. Dünyayı şok eden bu saldırı aslında sadece İsrail saldırısı değildi.Aylarca belki yıllarca yürütülen çalışmalarla İran içinde oluşturulan İsrailABD istihbarat aparatları o gece harekete geçirildi. Uyuyan hücreler uyandırıldı ve saldırıya katıldı. İranlılara yönelik suikastler, askeri ve sivil hedeflerin belirlenmesi büyük oranda "içerideki" istihbarat aparatları tarafından yapıldı. İran korkunç bir ihanete uğramıştı. Vatan hainliğinin en trajik örneğini yaşadı. İçeriden vurulmuştu. İsrail saldırılarının başarısı buradan geliyordu.
İRAN DEVLETİ ADETA KİLİTLENDİ. İLK ŞOKU BİR GÜN SONRA ATLATTI.

İlk gün hiçbir şey yapamadı. Devlet adeta kilitlenmişti. İsrail uçakları Tahran'da her yere saldırıyor ama İran ordusu hiçbir şey yapamıyordu. Bölge ülkeleri de İsrail'e hava sahasını açmıştı.

Öyle ki; içeriden saldıran ekipler SİHA üretim tesisleri bile kurmuştu ve SİHA saldırıları içeriden yapılıyordu. Ve bu saldırılar hemen bütün şehirlerde gerçekleşiyordu. Böyle bir durumda her devlet her sistem kilitlenir. İran kaynakları Irak sınırından gelenlerin de saldırılara katıldığını söylüyordu.

İlk şok geçtikten sonra İran harekete geçti. Doğrudan İsrail şehirlerine, askeri hedeflerine SİHA ve balistik füze saldırılarına başladı. İsrail bunu elbette bekliyordu. Ama daha öncekiler gibi hafif olacağını, İran'ın zarar verici saldırılar yapmaktan yoksun olduğunu düşünüyordu.


ŞOKA UĞRAMA SIRASI İSRAİL'DE: BÖYLE BİR SALDIRI BEKLEMİYORDU.

Öyle olmadı. Karşılıklı saldırılar her gün daha da şiddetlendi. İran hava savunma sistemi yoktu veya hiçbir şey yapamıyordu. İsrailliler istediği yeri rahatlıkla bombalıyorlardı. İran da başta Tel Aviv olmak üzere İsrail şehirlerine ağır füze saldırıları ile karşılık veriyordu. Balistik füzelerden bir süre sonra hipersonik füzelerle İsrail'i vurmaya başladı.

Şoka uğrama sırası İsrail'e gelmişti. Bu kadarını beklemiyorlardı. Suriye'de rejim devrildikten sonra apar topar bütün bölgeden çekilen İran'ın böyle bir gücü olduğunu düşünmüyorlardı.

Hemen her gece ve sabah füze saldırıları yapılıyor, İsrailliler sığınaklardan çıkamıyordu.

İşte bu durum, İsrail'in tavrını değiştirdi. "Zafer"den emin olarak başladığı savaşta zaferin o kadar kolay olmadığını, İsrail'in kendi varlığının tehlikeye girebileceğini görmeye başladı. Havaalanlarını, sınırları kapatıyor, İsrailliler'in ülkeden kaçışını engellemeye çalışıyordu ve bu psikolojik bir çöküştü.


TRUMP'A ÇAĞRI: "DURUM KÖTÜ, GEL BİZİ KURTAR!"

Savaşın seyri değişince, İsrail aleyhine dönmeye başlayınca Netanyahu rejimi ABD'yi savaşa katmak için çağrılar yapmaya başladı. Trump'ı sıkıştırıyor, Yahudi lobisi üzerinden baskı kuruyor, "bu savaşı istemediğini" açıklayan Trump'ı bir şeylere zorluyordu.

Muhtemelen şu söylendi. "Böyle devam ederse İsrail varlığı tehlikeye girebilir. İran'ın yeraltındaki nükleer tesislerini biz imha edemiyoruz. Siz imha edin, İsrail'i de kurtarmış olun."

İran'a saldırılara başlarken ABD'yi savaşa katmaktan emin olan İsrail bir şaşkınlık da burada yaşıyordu. Çünkü, İsrail'in bütün savaşlarına ABD kayıtsız şartsız katılır, destek verir, üslenirdi. Bunun için çaba harcamalarına bile gerek yoktu. Ama Trump'ı ikna edemiyorlardı. Ve bu ilk kez oluyordu. Asıl panik burada yaşandı.


ABD'NİN DE İSRAİL'İN DE BÖYLE BİR YALANA ÇOK İHTİYACI VARDI..

Sonunda Trump ikna edildi. Ama savaşa değil, İran'ı bir kereliğine cezalandırmaya yönelik. ABD ağır bombardıman uçakları İran'ın üç nükleer tesisine ağır bombardıman yaptı. Kendilerine göre tesisleri yok etti. Artık İran nükleer silah üretemeyecekti! Ama aslında ciddi zarar verilemedi. Böyle bir yalana ABD'nin de İsrail'in de ihtiyacı vardı.

İran kaynakları "saldırıyı bildikleri" için tesisleri boşalttıklarını, önlem aldıklarını açıkladı. Muhtemelen Trump haberi İran'a ulaştırdı. Buradan da anlıyoruz ki ABD hem kendinin hem İsrail'in fiyakasını kurtarmak için bunu yapmıştı. Trump da büyük baskıdan kurtuldu. Saldırıdan hemen sonra yaptığı açıklamada "İran nükleer tesisini yok ettik, şimdi barış zamanı" dedi.