Onun yeri barış masası değil, idam sehpasıdır. Ömür boyu tecrit hücresidir, kurşuna dizilmektir. İnsanlığa ibret için elleri kelepçeli, ayakları zincirli ölüme götürülürken fotoğraflarının servis edilmesidir.

O bir canidir, psikolojik hastadır, insan genetiği bozulmuştur, barbardır, insanlık için tehlikeli bir türdür. Temsil ettiği kötülük geleneğinin insan hafızasında tamamen yok edilmesi için, hiçbir izi, hiçbir hatırası olmayacak şekilde yok edilmesi gerekir.

Bugüne kadar bütün barış girişimlerini kitlesel kıyımlarla, işkencelerle, tecavüzlerle, vahşi saldırılarla sabote etmiş şahıstır. Ariel Şaron'u bile gölgede bırakmış, Firavun'u bile aşmış kişidir.

Trump üzerinden servis edilen plan, tamamen onu ve İsrail'i aklamaya dönük bir çabadır. Buradan asla barış çıkmayacaktır. Bir-iki hafta içinde bizzat Netanyahu bunu sabote edecektir.

Dünyaya barış pazarlarken o açıklamalara dikkatli bakın; "Asla Filistin devleti olmayacak" diyor. Soykırımla elde etmeyi amaçladığı planlarının hiçbirinden vazgeçmiyor.

Ortadoğu'da iki aile arasındaki kavgayı bile on yılda bitiremezsiniz. Karşımızda böyle bir cani varken silah dışında barışın hiçbir şansı yoktur. Barış ancak ve ancak silahla olur!

İki yıldır Hamas'ı yenemedi. İki yıldır bir avuç Kassam direnişçisini yenemedi. Sadece katliam yaptı. Sadece sivilleri öldürdü, bebekleri toprağa gömdü, çocukları kurşuna dizdi.

Evleri yıktı, yaşam alanlarını yok etti, hayvanları bile öldürdü, canlı ne varsa saldırdı. Sivil katliamların dışında hiçbir askeri başarı sağlayamadı. Karşımızda insan nesline düşman bir şeytani varlık var.

Ölümleri durduralım, durdurmak zorundayız. Ama İsrail'le savaşmak zorundayız. Netanyahu ve ekibini bu dünyadan göndermek, İsrail'i dize getirmek, Yahudi toplumuna bu barbarlığının hesabını sormak zorundayız.

Bütün bunları; insan ırkının tamamı için tehdit haline gelen o iğfal edilmiş zihinleri yeryüzünden temizlemek için yapmak zorundayız.

Savaşı kazanamadı. Hamas'ı tasfiye edemedi. Kassam'ı silahsızlandıramadı. Buna gücü yetmedi. ABD'nin bütün silahlarına rağmen yapamadı. İsrail artık hiçbir savaşı kazanamaz. Bunu biliyor.

Şimdi kalkmış Müslüman ülkelere barış adı altında bir dayatma yapıyor:

"Hamas'ı benim yerime siz tasfiye edin. Kassam'ı benim yerime siz silahsızlandırın" diyor.

"Hamas'la, Kassam'la benim yerime siz savaşın ve Gazze'yi bana silahsız teslim edin" diyor.

"Gazze'yi benim yerime siz işgal edip bana devredin" diyor.

Bu cinnet halini, bu edepsizliği, bu aşağılamayı içimize sindirmeyeceğiz. Bir karış toprağı onlara vermeyeceğiz. İşgal etseler de kabullenmeyeceğiz. İmha etseler bile diz çökmeyeceğiz.

Yaptıkları kötülükleri fitil fitil burunlarından getirecek her adımı güçlendireceğiz. Bu iş bugünün işi değil, geçmişin ve geleceğin işi. Bu kadar geniş düşünüp bu kadar büyük hazırlık yapacağız.

Devletleri kilitlediler. Uluslararası sistem onların kontrolünde. Ve bu sistem "Müslüman Soykırımı"nı normalleştiriyor. Kırk yıldır bu soykırımı izliyoruz, coğrafyamızın her köşesinde yaşıyoruz.

Bugün Gazze'de yaşadığımızı yarın başka yerlerde yaşayacağımızı biliyoruz. Çünkü "dün" yaşadık. Öyleyse bu mücadele çok daha geniş, çok daha kapsamlı bir planın parçası.

Devletler kilitlenmişse, hareket edemiyorsa biz hareket edeceğiz, milletler harekete geçecek. Hem hiç tanık olmadıkları bir güçle karşılaşacaklar hem de devletlerin eli rahatlayacak.

Öyleyse Gazze'ye giden Sumud Filosu bunun bir örneği olabilir. Dünyanın her köşesinden; evini, ailesini, işini bırakıp sadece insani ve vicdani bir güçle yola çıkanlar, dünyadaki birçok düğümü çözebilir.

Bugün kırk tekne, beş yüz kişi olabilir. Ama bu yarın bu yüz gemi on binlerce insana dönüşebilir. Hiçbir devletin, hiçbir sistemin böyle bir güçle mücadele etmesi mümkün değil.