Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) sandıktan "federasyon" yanlısı Tufan Erhürman çıktı. Atina ve Rum Kesimi sevindi. Brüksel sevindi. İsrail sevindi. Ankara, Türkiye tedirgin oldu. KKTC'nin bağımsızlığından, Türkiye ile entegrasyonundan çok AB ve Rum yanlısı olmayı tercih edenler iktidar oldu.
Hemen söyleyelim: KKTC'de bir seçim yapılmadı. Türkiye'yi dışlamaya, Türkiye'den uzaklaşmaya dönük bir referandum yapıldı. Yunanistan, Rum Kesimi, İsrail'e yaklaşmaya dönük bir tercih yapıldı.
Türkiye'nin yanında değil, soykırımcıların yanında yer aldılar. Coğrafyamızın yanında değil, coğrafya dışı güçlerin yanında yer aldılar. Çünkü bu seçimin tek bir odak noktası vardı, o da Türkiye!
EKREM'LE TÜRKİYE'DE YAPILAN NE İSE, KKTC'DE YAPILAN ODUR!Son yerel seçimlerde Türkiye'de nasıl bir proje uygulandıysa KKTC'de de aynısı uygulandı. Köylere kadar para dağıtanlar, bu para trafiğinde görev alanları CHP yönetiminde belli yerlere atayanlar, bu paranın ve bu trafiğin hesabını hiç vermedi.
Kimin parasıydı Sadece İBB'nin kaynakları mıydı Yoksa AB'den, Almanya'dan, İsrail'den mi fonlanmışlardı Türkiye'yi içeriden vurmaya dönük nasıl bir plan uygulanmıştı, cevabı verilmedi. Şimdi aynısı KKTC'de uygulandı. Başardılar. Adanın kuzeyini Türkiye ekseninden çıkarma yolunda büyük bir adım attılar. Peki bunları kimler fonlamıştı Burada da bir para trafiği var mıydı
Elbette görünüşte bu bir seçimdi. En fazla oyu alan kazanırdı. Bir demokrasi meselesiydi. Sorgulanamazdı. Ama seçimlerin arka planında neler döndüğünü görmeyen ülkelerin başına neler geldiğine çok tanık olduk. "Demokrasi körleşmesi"nin milletleri ve ülkeleri nasıl imha ettiğine çok tanık olduk. Arkada oynanan güç oyunlarını kavrayamayanların ödediği bedelleri, "iç işgal senaryoları"nın seçimlerle örtbas edildiğini, küçük toplulukların bu yönde çok kolay mobilize edildiğini çok gördük.
TÜRKİYE KARŞITI BİR "BAŞKALDIRI" ORGANİZE EDİLDİ!Bizler gerçeği konuşmalıyız. Amaçları, yöntemleri hedefleri konuşmalıyız. Geniş tarihte, seçimlerin değil, o ülkenin kalıcı kaderinin esas olduğuna bakmalıyız. Kıbrıs'ın elimizden çıkmasını, 1974'te bir kısmının kurtarılmasını, bundan sonra ne olacağını düşünmeliyiz.
Gazze'deki soykırım, KKTC'nin ne olduğunu bir kez daha anlattı bize. Öyleyse vahim hataların büyük bedellerini ödememek için, kişilerin ve partilerin ötesine odaklanmalıyız.
KKTC'de Türkiye karşıtı bir "başkaldırı" organize edilmiştir. Adanın kuzeyini Türkiye ekseninden çıkarmaya dönük adımlar atılmıştır. Yeni Cumhurbaşkanı'nın "Dış politikada Türkiye ile beraber yürüyeceğiz" mealindeki cümleleri sadece günü kurtarmaya dönüktür. Zaten başka türlüsü imkansızdır. Oldu olacak bunu da yapmayacaklarını açıklasalardı bari!
KIBRIS ANADOLU'NUN KALKANIDIR "BİRKAÇ ŞIMARIĞA" BIRAKILAMAZ…Seçim sonuçlarına dair Ankara'dan yapılan açıklamaların tamamında "garantör ülke" vurgusu yapıldı. Bu vurgu tehlikenin ne kadar büyük olduğunun göstergesidir. Türkiye, neden bu ifadeyi kullanmak zorunda kaldı Tedirginliğin açık olduğu, oynanan güç oyununun açık olduğu bu cümlelerle kendini hissettirmiştir.
Kıbrıs, sıradan bir ada değil. Doğu Akdeniz'in bekçisidir. Devasa bir askeri üs, Anadolu'yu Akdeniz'den koruyan en önemli yerdir.
Türkiye için bu ölümcül gerçek ortada iken, İsrail'in, Rum Kesimi'nin, Yunanistan'ın KKTC halkı üzerinden yürüttüğü bu proje, Türkiye'yi tehdit etmektedir.
Biz, Ege'deki adaların statüsüne dair tartışmaları büyütürken onlar bizi KKTC üzerinden köşeye sıkıştırmaktadır.
İSRAİL RUM KESİMİ'NE YERLEŞMİŞTİ ŞİMDİ DE KKTC'YE Mİ ÇAĞIRDINIZ!Gazze'deki soykırım sırasında İsrail'e ana sevkiyat Rum Kesimi üzerinden yapıldı. Almanya, İngiltere, Fransa adadaki üslerden silah taşıdı, özel birliklerini Gazze'ye sevk etti. Bu ülkelere ait SİHA'lar ve uçaklar buradaki üslerden kalktı, istihbarat topladı, Gazze'yi bombaladı.
İsrail Türkiye'ye karşı Rum Kesimi'ne askeri yığınaklar yaptı. Burayı Türkiye'ye karşı cepheye dönüştürdü. Daha önce Ege'deki adalara yapılan İsrail yığınağı bu sefer Rum Kesimi'nde yoğunlaştı.
Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı tatbikatlar hep bu hazırlık içindi. İran, Tel Aviv'i vururken İsrailliler Rum Kesimi'ne kaçıyordu. Orası onlar için güvenli sığınak oldu.
Bu dönemde İsraillilerin yoğun bir şekilde KKTC'de gayrimenkul almaları, yatırımlar yapmaları dikkat çekti. İsrail "Türkiye'ye Kıbrıs'tan saldırabilir" söylemleri bu dönemde ayyuka çıktı. İşte şimdi, seçimden sonra İsrail'in bu cepheyi KKTC'ye de taşıma riski ortaya çıktı.
"SEN GAZZE'YE GİRERSEN BEN DE KKTC'YE GİRERİM". BUNU İSRAİL'E SİZ SÖYLETTİNİZ!Rumlar ve Yunanistan bunu zaten yapacak ama "İsrail faktörü" Türkiye için yakın tehlike halini aldı. Soykırım yapan bir ülkenin Rumları nasıl kullanabileceğini ne tür anormallikler yapabileceğini iyi takdir etmeliyiz.
Bu haliyle İsrail Türkiye'ye; "Sen Gazze'ye girersen ben de KKTC'ye girerim" demiştir. Bunu KKTC halkı söyletti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ağırbaşlılığını, sabrını, itidalini elbette biliriz. Ama bizler, olabilecekleri en çarpıcı haliyle ortaya sermesi gereken bireyleriz. Çünkü; bu sonuçlarla Doğu Akdeniz'de, Rum Kesimi'nde, Gazze'de yaşanan güç oyunu KKTC'ye taşınmıştır, bu net!
SEÇİMİ SİLAH OLARAK KULLANAMAZSINIZ. DİKKAT; ARTIK PARTİLER YOK, DEVLET VAR.Artık siyasi partiler yok. Artık seçimler gücün kaynağını belirlemiyor. Devletler ve devletlerin merkez iktidar alanları var. Bu sadece bizim için böyle değil, dünyanın tamamı buraya doğru gidiyor.
Siz son üç beş yılda ABD'den bir kez bile seçimler, demokrasi, insan hakları yaptırımları gördünüz mü Göremezsiniz çünkü bunlar onlar için de anlamını kaybetti.
Seçime göre olsaydı İspanya'nın Bask bölgesi şimdi bağımsızdı. Kuzey İrlanda bağımsızdı. İskoçya bağımsızdı, Korsika bağımsızdı, Kaliforniya bağımsızdı. Eski ezberlere takılıp kalırsanız dünyanın geleceğini formatlayacak yeni güç oyunu kurallarını kavramakta gecikir ortada kalırsınız.
Artık demokrasi, seçimler rayından çıktı. Ülkelere karşı bir silah olarak kullanılıyor. Bu değerler istismar edildi. İfade özgürlüğünün zerresi kalmayan Batı hâlâ bizim coğrafyada kitleleri mobilize ederek had bildiriyor! Buna izin verilemez.
YÜZ MİLYONUNLARIN KADERİ YÜZ BİN KİŞİYE BIRAKILMAZ!Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülen proje bir milli güvenlik sorunuydu. Selçuklu'dan Türkiye'ye uzanan "devletler sürekliliği"ni kesintiye uğratmak, yükselen Türkiye'nin güç inşasını sabote etmek amacındaydı. Bunu yaparken de kitleler, Atatürkçülük gibi "hassas" söylemlerle ikna ediliyordu.
Bu projenin aynısı şu an KKTC'de uygulandı. Şu bilinmeli ki, KKTC Türkiye için yüzlerce yıllık bir davadır, yüzlerce yıllık bir gelecektir. Yüz bin kişinin, yüz milyon kişinin kaderini bağlamasına izin verilmez. Bu tarih, böyle bir şeydir.
KİMSE "TÜRKİYE DEFOL" DİYEMEZ! BAĞIMSIZLIK, SEÇİMLER ANLAMSIZ HALE GELİR!KKTC, Türkiye için başka ülkelerin tehdit üssü haline getirilemez. Kimse Türkiye'nin hassasiyetleri üzerine oyun kuramaz. Kimse "Türkiye defol" sloganları atamaz. Kimse mitinglerinde Türk bayrağı yasaklayamaz.
Kimse Türkiye'ye mesafe koyup Yunanistan'a ve İsrail'e yanaşamaz. Evet, bunları yazmak için henüz erken diyebilirsiniz. Ama bu baş ağrısının nelere yol açacağını hep birlikte göreceğiz.
Türkiye, Suriye'de, Gazze'de, Kızıldeniz'de, Basra Körfezi'nde, Lübnan'da, Libya'da, Doğu Afrika'da, Akdeniz'in her damlasında hareket halindeyken bu küçük oyunları yemez. İş öyle bir noktaya gelir ki, KKTC'nin bağımsızlığı da seçimleri de anlamsız olur.