Bir çıkarım ya da öfkem yoktu ama Türkiye için büyük tehditti. Ve bu tavrımdan asla vazgeçmedim.
Bir gün duvara toslayacağını biliyordum, bir gün bu devletin ona hesap soracağını bekledim. Bir gün milletin her şeyi görmeye başlayacağını biliyordum.O TÜRKİYE İLE SAVAŞIYORDU! TÜRKİYE'Yİ KÜÇÜLTME PLANININ PARÇASIYDI
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını kullanarak, demokrasisini kullanarak, siyasi sistemini kullanarak, Türkiye'ye savaş açmış bir kişiydi o. Kirli çamaşırları şirinliklerle, siyasi kamuflajla örtülüyor, plan işliyordu. Temsil ettiği şey bir tür yeni Türkiye projesiydi. 15 Temmuz'dan sonra FETÖ ve ABDAvrupa desteğini alarak İstanbul'u ele geçirmişler, sıra Türkiye'yi teslim almaya gelmişti. Gezi terörünü atlatan, 1725 Aralık ve 15 Temmuz'da yaşanan çokuluslu müdahaleleri atlatan Türkiye, bir "çokuluslu proje"den daha kurtuldu. Mesele sadece Ekrem İmamoğlu değildi. Sadece bir kişi değildi. Mesele Türkiye'ydi ve kavganın adresi burasıydı.
GÖRGÜSÜZ, CAHİL, KİBİRLİ, ŞIMARIK VE AÇ GÖZLÜ. TAM ARADIKLARI ADAM!
İş, onun yolsuzluklarıyla, düzenbazlıklarıyla, devlete parmak sallamalarıyla sınırlı değildi. Onun kendini hukukun ve Türkiye'nin üstünde görmeye ayarlı görgüsüz kibri, şımarıklığı, açgözlülüğü ile sınırlı değildi. Bu özellikleri taşıyordu ve Batı'nın aradığı formata tam uyuyordu. Ama işin aslı, Batı'dan ardı ardına gelen "Türkiye'yi durdurmaya", yeniden kontrol altına almaya dönük planların onun üzerinden uygulanmasıydı.
FATİH'İN KABRİNE GİTTİĞİ O GÜN 1453'ÜN HESABINI SORMAYA GELDİ
Fatih'in kabrine bile elleri arsasında hesap soracak gibi, türbesine tekme atacak gibi, 1453'ün hesabını soracak gibi giden bir taşeron kişilik, nasıl bir Türkiye hedeflendiğinin açık kanıtıydı. Zelenski modelinin Türkiye ayağıydı. Küresel sömürü ağının Türkiye tetikçisiydi. Ama Batı'dan verilen bu rolü taşımak için bile hafif bir kişilikti. Onlara bile hafif gelmeye, abartılı gelmeye başlamıştı. Onlar bile bunu taşıyamaz hale gelmişti. Oysa hep istedikleri kişilikte kullanılabilecek bir aparattı.
SUÇ İMPARATORLUĞU, HIRSIZLIK ŞEBEKESİ, İSTANBUL'DA KURULAN "PARALEL DEVLET" ÇÖKERTİLDİ.
Siyasi ömrü yetmedi. Duvara tosladı. Kurduğu suç imparatorluğu yıkıldı. İstanbul'da kurduğu Paralel Devlet dağıtıldı. Kurduğu hırsızlık şebekesi çökertildi. Devletin, milletin malına, mülküne yönelen bir yağmaya son verildi. Muş'ta doğru dürüst adresi bile olmayan bir şirkete 95 milyon para aktaran, bütün ekibi zenginlikler içinde yüzen, siyasi hedefi için sadece İstanbul'u değil bütün ülkeyi, bütün milleti satan, kutsalı olmayan bir kişi ve girişim daha sona erdi. Bir çokuluslu müdahale daha yok edildi.
ZATEN TASFİYE EDİLECEKLERDİ. MEZARINI KENDİ ELİYLE KAZDI.
ABD'de Trump geldi, rejim değişti. Avrupa kendi derdine düştü, "Bizi savunun!" diye Türkiye'ye yalvarmaya başladı.
Her devlet merkez iktidar alanını güçlendirip küreselci aparatları temizlemeye başladı. Savunma kalkanlarını güçlendirip içerideki operasyon aygıtlarını tasfiye etmeye başladı. Türkiye de.
Ekrem ve çetesinin tasfiyesinin siyasetle, demokrasiyle, ifade özgürlüğüyle, kişisel haklarla bir alakası yok. Zaten tasfiye edilmesi gerekiyordu.
Suç imparatorluğu, mafyatik yapılanması işleri kolaylaştırdı. O kadar malzeme verdi ki, bu haliyle zaten ayakta kalamazdı.
CHP TÜRKİYE İÇİN BİR İÇ TEHDİTTİR. BİR "İÇ OPERAYON KARARGÂHI"DIR.
CHP'nin böyle birini savunması, bütün ikiyüzlülüklere, riyakarlıklara rağmen tutarlı. Ondan kurtuldukları için seviniyorlar. Çünkü CHP'yi de rehin almıştı.

80