Gazze'yi rüşvet verip kurtulacaktınız! Soykırıma bile razı geldiniz, sustunuz. Ama artık başkentler bombalanıyor. "Sonsuz

İsrail'in, ABD'nin de desteğiyle Katar'a saldırısı; Arap dünyasında şok etkisi yaptı. Her ne kadar bazı devletler, ABD korkusuyla, İsrail'e hava sahasını açmış olsa da, bu saldırı, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamlandığı bu yıl, Arap dünyasının korkunç bir yalnızlığa sürükleneceğini ilan etti.

Şu an yaşanan şok, anlık, gelip geçici değil. Çünkü bu saldırı, Arap devletlerinin kuruluşundan bu yana uyguladıkları, umut bağladıkları, kendilerini güvende tuttuğunu sandıkları güvenlik doktrinlerini yerle bir etti.


ABD'NİN SİZE VERDİĞİ GÜVENCEYİ, İSRAİL HIRSLARININ SINIRI BELİRLER!

"ABD ve İngiltere korumacılığı" üzerine kurulmuş Arap yönetimlerinin üstündeki örtü kalktı. İki ülkenin verdiği güvenlik garantilerinin sadece İsrail'in ihtiraslarının sınırı kadar olduğu açığa çıktı. Bu güvencelerin tamamen İsrail önceliklerine göre konum aldıkları sürece verilmiş olduğu ortaya çıktı.

Onların; Arap yönetimlerine sadece İran, Rusya ya da Batı'nın istemediği güçlere karşı güvence verdiği, bölge içinde yükselecek güçleri engellemede destek verdiği ancak Batı ve İsrail'in bölgesel hırsları için bu ülkelerin hiçbir güvencesi olmadığı ortaya çıktı.


GÜVENLİK DOKTRİNİ İLE BİRLİKTE, İKTİDAR GÜVENCENİZ DE ÇÖKTÜ! "SONSUZ İTAAT" BİLE YETMEDİ!

Arap yönetimlerinin sadece güvenlik doktrinleri çökmedi. İktidar güvenceleri de çöktü. Belki bu, ilkinden çok daha büyük bir şok olacaktır ve "sonsuz itaat" bile bu yarayı iyileştirmeyecektir.

Bağımsızlıklarının, özgürlüklerinin, ulusal sınırlarının, egemenlik haklarının, iktidar yapılarının ABD ve İngiltere'nin bölgesel sömürgeciliğini güvende tutma ve İsrail'e tam kölelik üzerine kurulu olduğunu artık Arap toplumu anlamalı.

Böyle devam ederse Arap milleti, 21. yüzyılı tamamen kaybeder. Bu kaybın işaretleri ABD ve ortaklarının Irak işgaliyle zaten başlamıştı. 1990'dan bu yana coğrafyamızdaki bütün savaşlar Arap topraklarında yaşanıyor, sürekli Arap ülkeleri kaybediyordu. Arap dünyasının sınırları daralıyordu. Bu bir tesadüf olamaz.


TEK İSTİSNA SURİYE, O DA TÜRKİYE'NİN SAYESİNDE… "ÜLKELER HEDİYE ET, İKTİDAR SATIN AL" ARTIK YIKICI OLACAK.

Bunun tek istisnası Suriye'deki yönetim değişikliğidir. Bu da Türkiye'nin inanılmaz sabır ve diretmesiyle mümkün olabildi. Türkiye olmasaydı Arap milleti Suriye'yi zaten kaybetmiş olacaktı.

Çünkü onlar, bütün sınamalarda, ülkeleri verip iktidarları koruma gibi son derece tehlikeli ve yıkıcı bir siyaset izlediler. Ülkeleri koruma yerine iktidarları korumayı tercih ettiler.

Oysa ikisi birden de mümkündü. Oysa dünya yeniden kuruluyordu, akıllı tercihler yapılıyordu. Onlar da, kuruldukları zamandan bu yana ilk kez yaşanan bu küresel güç kaymalarından yararlanabilir, bir durum değerlendirmesi yapabilirlerdi.

Yapmadılar… "ABD, İngiltere koruması yeter" konforunu devam ettirdiler. Ama aslında öyle bir koruma yokmuş! Ama onlar yine de, ülkeler, toplumlar kurban ettiler ve bunu sürdürmekte hiç tereddüt etmediler.


SİZE KÜÇÜK "İÇ TEHDİTLER" GÖSTERDİLER. SİZİ KÖR ETTİLER. REHİN ALDILAR. KURBAN SEÇTİLER.GAZZE SON BÜYÜK SINAVDI!

Batılılar onları "iç tehditler"e yöneltti. Küçük tehditleri varoluşsal tehditlere dönüştürüp masalarına koydu. Onlar da kendi insanları ile savaşmak zorunda kaldı. Bu bir tür zihinsel terördü ve bu teröre yenildiler.

Gazze son büyük sınavdı. Arap milletinin seçkin evlatları soykırıma uğruyordu. Küçücük bir toprak parçasında uygulanan İsrail barbarlığı, daha önceki İsrail katliamlarının çok ötesinde, insan ırkına karşı saldırılara dönmüştü. Bebekler ve çocuklar sistematik biçimde öldürülüyor, ölmeyenler açlıkla öldürülüyordu. İnsan ırkı nefesini tutmuş bu korkunç vahşete tanık oluyordu.

İspanya, İrlanda gibi birçok Batılı ülke büyük bir duyarlılıkla "insan ekseninde" tavır koyarken Arap devletleri bunu yapmadı. Dünya genelindeki duyarlılık çabalarına sadece Arap bloku katılmıyordu! Bu inanılmaz bir durumdu.


ARAP ÜLKELERİ GAZZE'Yİ KURBAN SEÇTİ, RÜŞVET VERDİ, İSRAİL'E HEDİYE ETTİ.

Ama aslında bir sebebi vardı: Arap yönetimleri Gazze'yi İsrail'e kurban vermişti. Rüşvet olarak hibe etmişti, içindekilerle birlikte. "Soykırım yapma hakkı"nı da İsrail'e tanıdı.

Bu bir zımni anlaşmaydı, Arap devletlerinin güvenlikleri üzerinden böyle bir planlama söz konusuydu. Bu haliyle bu devletlerin birçoğu gerçek anlamda soykırımın gizli ortağıydı.

Şöyle düşündüler: Bu sefer Gazze'yi rüşvet verelim güvenliğimizi garanti edelim. İsrail Gazze'yi alır, ABD ve İngiltere ile ortaklığımız devam eder." Oysa ortaklık dedikleri ülkelerini ve milletleri rehin vermekti. ABD ve İsrail için "müttefik" yoktu, sadece köle yaptıkları ülkeler vardı.


MESELE GAZZE İLE SINIRLI DEĞİLDİ. DÜNYA ANLADI, ONLAR ANLAMADI.

Yüz milyarlarca dolar rüşvetten sonra, son otuz yılda sürekli toprak ve ülkeler rüşvet verilmeye başlanmıştı ve Gazze bunun son örneğiydi. Meselenin sadece Gazze olmadığını bütün dünya anladı ama onlar anlamadı. ABD'nin dokunulmazı olan İsrail için bütün coğrafya mübahtı ve onlar bunu anlamadı. Hâlâ eski masallara inanmaya devam ettiler.

Kimse Katar'da "Hamas" hedef alındı diye yaşanan şoku küçümsemeye, terör eksenine sokmaya, alan daraltmaya kalkmasın. Kimse bahanelere sığınıp kendini aklamaya kalkışmasın.


ŞAM'A SALDIRI YAPILIRKEN HAMAS MI VARDI YPG/SDG SİLAHLANDIRILIRKEN HAMAS MI VAR YARIN MEKKE'YE SALDIRIRLAR, NE DİYECEKSZİNİZ!

Bugün Katar'a bunu yapanlar yarın Mekke'ye ve Medine'ye de yapar. Bir sonraki gün Sina Yarımadası'na yaparlar ve Mısır için başka bir gerekçe üretirler. Arap dünyasının bu gerekçelere inanmaya ne kadar gönüllü olduğunu pekâlâ biliyorlar.

Şam'a saldırı yapılırken Hamas mı vardı Suriye'nin güneyinde Hamas mı var Dürzileri silahlandırırken Hamas mı vardı YPG/SDG'yi Suriye ve Türkiye'ye karşı kullanırken Hamas mı var

Hamas bir milli mücadeledir. Arap devletleri Filistin'i korumadığı için doğal olarak ortaya çıkmıştır. Bir avuç insan, bütün Arap yönetimleri çaresiz seyrederken İsrail'e karşı yiğitçe mücadele vermektedir.

Ölüyorlar, şehit oluyorlar, sürülüyorlar, aileleri yok ediliyor onlar asla vazgeçmiyor. Arap ülkelerinin tamamı için Gazze'de büyük bir örnek ve ibret vardır.


ARAP ÜLKELERİ; TÜRKİYE İLE 'ASKERİ EKSEN' KURUN! BİR GÜÇ HARİTASI ÇİZİN. MALİ, NİJER FRANSA'YI KOVDU. SİZ NEDEN SUSUYORSUNUZ!

Doha'daki zirve bir yeni arayışın kapılarını açar mı Pek bir umut yok. Ama bu ülkeler belki de kurulduklarından bu yana ilk kez ölümcül bir seçenekle karşı karşıya.

Dünyanın yeniden kurulduğu, güç haritasının yeniden çizildiği, Batı'nın güç kaybettiği ve yeni güç adreslerinin ortaya çıktığı bu dönemde, onlar için de büyük fırsatlar var.

Batı bağımlılığını dengelemek zorundalar. Kendi aralarında bir dayanışma hattı kurmak zorundalar. Asya ile ilişkilerini güçlendirmek zorundalar. Türkiye ile ciddi ortaklıkların kapılarını açmak zorundalar. Basra Körfezi, Karadeniz, Kızıldeniz'den, Kuzey ve Doğu Afrika'ya kadar bir güç haritasının temelini atmak zorundalar.