Enes Şerif; sadece gazeteciydi. Silahı yoktu, kelimeleri vardı. "İsrail beni öldürmeyi başardı" diyor. Hatırası

Yüzlerce yıldır, ihanetlerle örülen alçaklıklar tarihini yeniden hatırladı. Kimsesizliğin, çaresizliğin tarihini yeniden hatırladı.

Ama bu şehirler, bu hafıza, her büyük zulümden sonra intikam almayı bilmiştir. Yine bilecektir. Yeni bedel ödetecektir.

Bildiğimiz bu coğrafya, imparatorluklar mezarlığı olan bu coğrafya, geçmişte yaptığı gibi, İsrail'i de mezara gömecektir. Zulmün bütün sınırlarını aşmış bir çete devletinin, Akdeniz'in sularına gömülmesi, yangın yerine dönmesi mutlaktır.


İsrail kendi korkusuna saldırır. Saldırganlığı sadece korkudandır. Yeryüzünün en barbar suçluları, yeryüzünün en korkak insanlarıdır.


İNSAN IRKI, ÇARESİZLİĞE SIĞINDIĞI HER DÖNEMDE MAHVOLMUŞTUR.

"Devlet" adı altında örgütlenmiş terör örgütleri ve çeteler, büyük coğrafyanın her yerini kirleten, insan ırkına karşı savaşan kiralık katiller haline gelmiştir.

Bu katilleri artık devletler durduramıyor. Durdurmuyor. Hiçbir devlet risk almıyor. Gazze halkını kurban vermeyi kabullenmişler. Kardeşleri bile dönüp onlara bir kez bile bakmıyor. Dünyanın kurulu düzeni hepsini kilitliyor, hareketsiz bırakıyor.

Ve soykırım işte bu kilitlenmişlikten besleniyor, pervasızlaşıyor, daha da vahşileşiyor. İnsan neslinin, yeryüzünde sahnelenen bu tür barbarlıklara karşı çaresizliğe sığındığı ender bir tarih aralığı bu.

Daha önce de benzer kötülükler oldu. Bunların birçoğu yine devletlerin, milletlerin müdahalesi ile engellendi. Ama bu sefer yapılamıyor.


İNSAN TUTULMASI FELAKETİN HABERCİSİ: AVRUPA ŞEHİRLERİNDE BİLE KANDAN NEHİRLER AKACAK!

Bu gerçekten de bir "insan tutulması"dır. Ve bu tutulma, insanlığın geleceği için korkutucu örneklerin kapısını açmaktadır.

Bugün Gazze'de sergilenenler yarın coğrafyamızın başka yerinde, hatta Avrupa'da bile sergilenecektir. Bu gelenek Avrupa şehirlerinde bile kandan nehirler akıtacaktır.

Çünkü o kapı açılmıştır çünkü soykırım normalleşmiş ve küreselleşmiştir.

Devletler, milletler nasıl bir ateşle oynadıklarının farkında mı! Dokunulmazlık verdikleri İsrail'in insanlığı nerelere sürüklediğinin farkında mı

Eğer işin bu tarafını düşünebilselerdi, ülkelerini, toplumlarını, insan ırkını, geleceği kurtarmak için acilen müdahil olurlardı.

Ama düşünmüyorlar. Ama geleceğin kapılarının nerelere açılacağına bakmıyorlar. "İnsan tutulması", insanlığın felaketinin habercisidir. Bu yüzden İsrail'i sadece durdurmak yetmez. Devlet olma ehliyeti elinden alınmalı, harita hakkı acilen elinden alınmalı.


ÖYLE BİR ÖFKE PATLAMASI YAŞANIR Kİ; NE ABD ÜSLERİ KALIR NE İSRAİL HARİTASI.

Şahsen, bugün buradan ilan etmiş olalım:

Öyle bir öfke patlaması yaşanır ki, ne ABD üsleri kalır ne İsrail sınırları. Ne İsrail şehirleri, ne Yahudi halkı. Öyle bir nefret inşa ettiler ki, sadece Filistin'in, sadece Müslüman toplumların değil, Avrupa toplumlarının, Latin Amerika toplumlarının, Asya toplumlarının zihinleri formatlandı.

Bu nefret, öfke patlamasına dönüşecek.

Bu öfke silahla durdurulamaz. Bu öfke İsrail'i seven, koruyan, ona dokunulmazlık sağlayan ülkelerin gücüyle dizginlenemez. Bu öfke, dünyanın her köşesinde İsrail'i yakalayacak, saklanacak yer bile bulamayacaklar.


ENES ŞERİF SADECE GAZETECİYDİ. SİLAHI YOKTU, KELİMELERİ VARDI.

Enes Şerîf sadece bir gazeteciydi. Silahı yoktu, kelimeleri vardı. Tankı yoktu, cümleleri vardı.

Ama en güçlü silahlardan daha etkiliydi. Çünkü gerçeği haykırıyordu. Çünkü gelecek nesillere vahşetin notlarını bırakıyordu.

Çünkü insan ekseninde duruyordu. Çünkü İnsan ırkına yapılanları dünyaya aktarıyordu. Çünkü soykırımın kanıtlarını gelecek nesiller için biriktiriyordu.


GAZETECİLER; ACININ, ÖFKENİN, GERÇEĞİN EN YALIN HALİNİ YAŞAR.

Gazeteciler; acının, öfkenin, gerçeğin en yalın haliyle yüzleşir. Sokakta, cephede, bilgisayar başında, televizyon ekranında, dağlarda, metropollerde, her olayın en merkezinde olur.

Ama gazeteci olarak kalır. Sadece anlatır, konuşur yazar, not tutar, uyarır. Bazı istismarcılar hariç, adalet ve doğru ekseninde, vatan ekseninde, millet ekseninde durur.

Korunmazlar, savunulmazlar, ağır bedeller öderler ama mücadeleye devam edeler.


İSRAİL'İN ONU ÖLDÜRECEĞİNİ BİLİYORDU: VATANINI, MİLLETİNİ SATMADI, GİTMEDİ…

Enes Şerîf, gazeteciliğin kişilikli, zor örneğini veriyordu. Çünkü yaptıklarının bedelinin canı olacağını biliyordu. Konforlu masalardan dünyaya ahkam kesmiyor, Gazze insanının acılarını hem anlatıyor hem damla damla yaşıyordu.

Öleceğini biliyordu. İsrail'in ona saldıracağını biliyordu. Ama vazgeçmedi. Gazze'den çıkmadı, hiçbir yere gitmedi. İmkanları vardı ama halkının yanında durdu.