Savaş kuşağını barış kuşağına çevirmenin, coğrafyanın "kanlı tarihi"ne nokta koymanın, soykırım ve kitlesel kıyımlar için kurban seçilen ülkelerimizi ortak güvenlik havzasına dönüştürmenin bütün yükü Türkiye'nin omuzlarında. Tarihin bütün ağırlığı bizim zihinlerimizde.
Bunu yapabilecek başka hiçbir ülke yok. Türkiye'nin siyasi genetiği önümüze bu zorluğu yeniden çıkardı. Bundan kaçacak hiçbir yol yok. Tarihin hiçbir döneminde kaçmadık, yine kaçmayacağız.
Bizler barış, onur, haysiyet, refah ve özgürlük alanlarını inşa etmek için sefere çıktık. Coğrafyayı güce dönüştürmek için sefere çıktık. Buna yönelik her hareketi, her sözü, her kötülüğü büyük bir öfkeyle karşılarız.
Çünkü bu öfkenin içinde Birinci Dünya Savaşı'nın, Çanakkale'nin, Kudüs işgalinin, Yemen'in, Anadolu işgallerinin bütün acıları ve öfkesi var. Büyük sürgünlerin, büyük imha harekatlarının acısı ve öfkesi var.
BİZİM ÖMRÜMÜZ NE Kİ, NESİLLER, KUŞAKLAR FEDA EDİLDİ BU YOLDA.
Bugünün çıkarı için, bugünün konforu için bu öfkeyi, bu acıyı unutanlardan olmayacağız. O riyakarlardan, o karaktersizlerden olmayacağız. Gerekirse coğrafyayı bir silah gibi kullanacak, haritayı bir kurşuna dönüştürecek, aklımızı ortaya koyduğumuz kadar yüreğimizi de ortaya koyacağız.
Kınamalara aldırmadan, modacıların modasına uymadan, belli ajandalara sıkışmadan, eğilip bükülmeden, inancı kadar duruşuyla da bu savaşı verenler bugünlerin kahramanları olur.
Bize emanet edilen makamların, sahip olduğumuz zenginliklerin, göze girme telaşlarımızın çok ötesinde, kendimizi bile unutturacak bir hayalin, bir hedefin erleri olacağız. Bir ömür ne ki; ülkeler, milletler, nesiller feda edildi bu yolda.
GAZZE: AÇLIK SİLAHI, SABIR VE ONUR
Gazze'de bir soykırım yaşadık. Bitmedi, devam ediyor. Açlık silahı ile yüz binler ölümün eşiğine getirildi ve biz sabrediyoruz.
Bebekler, çocuklar, kadınlar, onurlu adamlar bütün bir dünya sistemine karşı yokluk içinde, kimsesizlik içinde, insanlık tarihinin en çirkin, en aşağılık zorluklarına direniyor. Büyük sabır onların, biz yapamadıklarımızın altında eziliyoruz.
Gazze biziz. Kalbimiz kadar, şah damarımız kadar yakın. Bunu anladığımızda işte coğrafya da tarih de biz oluyoruz. Bu "Müslüman Soykırımı"na öfke duymayanların büyük tarih yürüyüşünde hiçbir katkısı olmayacaktır.
KIBRIS'TAN SURİYE NE KADAR YAKIN BU BÜYÜK BİNA BUGÜNÜN DEĞİL YARININ HESABI NİYE OLMASIN!
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Teknofest yolculuğuna davetliydim.
Orada, yeni yapılan KKTC hükümet Külliyesi'nden etrafa bakarken; sadece Gazze'nin değil, Suriye'nin ne kadar yakın olduğunu, Beyrut'un ne kadar yakın olduğunu, İsrail'in ne kadar yakın olduğunu düşündüm.
"Bu bina KKTC için değil, Kıbrıs'ın tamamı için bile büyük ve muhteşem. Bu bina, bugünün değil yarının hesabı niye olmasın" diye mırıldandım.
YAKIN OLAN İSRAİL DEĞİL BİZİZ!
İsrail Lübnan'ın Türkiye sınırlarını bombalarken, Şam'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı bahçesini bombalarken, herkes İsrail'in o bölgelere yakın olmasını konuşuyor.
Oysa yakın olan biziz. Bir karış toprak barçasının, birkaç deniz mili ötesinin yakınlığı değil sadece. Şam'ın da Beyrut'un da Gazze'nin de bizim parçamız olduğunu düşündüm.
Ve KKTC'nin bizim için ne ifade ettiğini düşündüm. "Türkiye defol" diyenler ne kadar yabancıysa Kıbrıs o kadar bizim vatan parçamız. Kıbrıs da Adalar da vatanımızın tamamlayıcısı. Ancak Kıbrıs ayrıca bir savunma hattımız, uçak gemimiz.
HAİTALARA TEKRAR BAKIN!
Gazze ile Şam ile Beyrut ile tek bir coğrafya. Hafızalarımızı tazeleyelim, haritalara tekrar bakalım. Kendi zihin haritamıza, gönül haritamıza, güvenlik haritamıza, gelecek haritamıza da bakalım. Bugünkü hiçbir tartışma, hiçbir siyasi ajanda, hiçbir "önleyici komplo" bizi bu düşünceden alıkoyamaz. Hiçbir ucuz cümle bunu tanımlamaz, hiçbir riyakarlık bu gerçeği örtemez, unutturamaz.
MUCİZELERE İMZA ATANLAR

68