15 Temmuz nasıl bir saldırıydı Türkiye'yi küçültme planında neler vardı "Erdoğan'ı devir Türkiye'yi durdur"

15 Temmuz 2016'da ne oldu Tarih nasıl değişti

Türkiye imha edilecekken küresel güce nasıl dönüştü Ve bizler bu "büyük tarih sıçraması"nı ne kadar algılayabildik

O gece Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana ilk kez dışarıdan ve içeriden aynı anda saldırıya uğradı.

Osmanlı tarihi dahil, bilinen Anadolu isyanlarının çok daha ötesinde bir şey gerçekleşiyor, 21. yüzyılın eşiğinde Anadolu'yu parçalayıp Türkiye'yi küçültme senaryosu uygulanıyordu.

Bu bir imha saldırısıydı. Türkiye'nin önüne açılan büyük güç alanı fark edilmiş, bu boşluk doldurulmadan önce hareket geçilmiş, Anadolu ve coğrafyanın bu yüzyıldaki tarihine müdahale ediliyordu.


BU BİR "DARBE" GİRİŞİMİ DEĞİLDİ!

Milletler tarihinde örneği az görülen, bizim sadece bin yıllık Anadolu tarihinde bile örneğine tanık olmadığımız bir vatana ihanet örneği, Türkiye'nin bütün düşmanları ile ortak bir saldırı halinde gerçekleşiyordu.

Mimarları ve içerideki ortakları aslında bir Türkiye ve coğrafya tasarımı planlamış, bunun içi de önce Türkiye'yi devreden çıkarmanın şart olduğunu biliyor ve ona göre hareket ediyordu.

Bu bir darbe girişimi değildi. Bu, Türkiye'de daha önce yaşadığımız darbe girişimlerinin hiçbiriyle aynı değildi.


DEVLET DAĞILMIŞ, KURUMLAR DAĞILMIŞ, İSTİHBARAT KÖRLEŞMİŞ, TANKLAR KÖPRÜYÜ TUTMUŞTU!

Devlet dağılmış, kurumlar dağılmış, ordu parçalanmış, istihbarat körleştirilmiş, ülkeyi ayakta tutması gerekenler kendi derdine düşüp kayıplara karışmış, "yabancılar" içeriden operasyon yönetmeye başlamış, millet büyük bir şoka uğratılmıştı.

Tanklar "Köprü"yü kapatmış, Anadolu'dan Avrupa'ya geçişler yasaklanmış, Avrupa tarafı ve Trakya'yı boşaltma planları uygulanmış, savaş uçakları hareketlenmiş, memleketin hassas kurumlarını bombalamaya başlamış, askerler ve tanklar sivil katliamlara girişmişti.

Bu öyle bir plandı ki, karşı çıkan herkes yok edilecekti. Millet, devlet yok edilecek, bir örgüt devleti kurulacak, Avrupa yakası Anadolu'dan koparılacak, Güney sınırlar boşaltılacak, bir tür Sevr Haritası devreye alınacaktı.


"ERDOĞAN'I DEVİR, TÜRKİYE'Yİ DURDUR…""TÜRKİYE DÜŞERSE COĞRAFYA DÜŞECEK"Tİ.

Bu sadece FETÖ'nün içeriden saldırısı değildi. Bu sadece Erdoğan'ı devirme girişimi değildi. Bu devletin iktidar alanını malum oligarşik yapı için yeniden restore etme girişimiyle sınırlı değildi. "Erdoğan'ı devir, Türkiye'yi durdur" sloganı ile hareket ediliyordu.

Bunların hepsi vardı ama daha öte bir şeyler planlanmıştı. Türkiye-coğrafya eksenli bir harita çalışılıyordu. "Türkiye çökerse coğrafya çöker" diyenler önceden beri endişe ettiğimiz en vahim senaryoyu uyguluyordu.

Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup, ABD, İsrail ve Avrupa istihbarat teşkilatları ile birlikte doğrudan bu vatana, bu devlete, bu millete saldırıyordu. Tanklarla, uçaklarla kendi halkına, kendi ülkesine saldırıyordu. Ülkenin emniyet güçleri, sivil alanları bombalanıyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu işgallerinin bir benzeri kendi askerlerimiz ve tanklarımızla gerçekleştiriliyordu.


TARİH; TEK BİR EMİRLE, TEK BİR LİDERLE, TEK BİR CÜMLEYLE DÖNER. YÜZYILLAR BÖYLE DONATILIR...

Çünkü, kuruluşundan bu yana bir imtiyazlı grubun yönetiminde olan Türkiye Cumhuriyeti, ilk kez kendi vatandaşlarının kontrolüne geçiyordu ve bunun Batı dünyası için barındırdığı tehlikenin frakındaydılar.

Bu irade ve siyasi genetiğin imparatorluklar doğurduğunu, Osmanlı'nın çöküşünden sonra yüz yıl geçse bile hala aynı niyetleri barındırdığını biliyorlardı.

Gece yarısına doğru umutlar bitmişti. "Darbe başarılı oldu" bildirileri yayınlatmaya başladılar. Bizler bunun darbe ile kalmayacağını, ülkenin paramparça olacağını, bir gün sonra o ajandayı harekete geçireceklerini biliyorduk.

Ama tarih, kader bazen tek kişi ile, bazen tek cümle ile, bazen tek bir tercihle döner ve yüzyıllar böyle donatılır.


O GECE YÜZBİNLERİ SOKAKLARA AKITAN NEYDİ İMPARATORLUKLAR KURAN SİYASİ GENETİK BU!

Öyle de oldu. Tayyip Erdoğan'ın tek bir çağrısı ile yüzbinlerce insan sokaklara aktı. Türkiye'nin en doğusundan en batısına sivil kitleler tanklara, uçaklara, kurşunlara karşı yürüdü.

Tek bir kişinin tek bir bedenle bir tankın önünde dimdik durduğu görüntüler milletler tarihinde çok az görülmüştür. O gece Türkiye'de bunun yüzlerce örneğine tanık oldu.

Şok olma sırası onlara gelmişti. Bir anda birbirinden habersiz yüzbinlerce insan akın akın, dalga dalga nasıl böyle organize olup harekete geçebilmişti.

İşte mucize buradaydı. Bunu hiç bilemediler. Bilemezler de. Bunu sadece, büyük imparatorluklar inşa eden bir milletin siyasi genetiğini anlayanlar kavrayabilirdi.


VE ONLAR DEVLETİ EHLİNE TESLİM EDİP SESSİZCE KÖŞELERİNE ÇEKİLDİ...

Ve gece yarısı saldırı püskürtüldü. Vatan evlatları, Erdoğan'ın arkasında bir ordu gibi hareket geçti ve Türkiye'yi kurtardı.

Türkiye yeni bir istiklal mücadelesi vermiş, iç ve dış tehditleri yenmiş, üstelik bunu "sivil ordular" eliyle yapabilmişti. Dünyada bunun başka da bir örneği yoktu.

O gecenin kahramanları devleti ehline teslim etti, şehitlerini uğurladı ve sessizce köşelerine çekildi.

Anladık ki, devletin, kurumların, askerin, polisin, istihbaratın dışında görünmez ordularımız da var. O gece biz işte bunu da gördük.


ASIL SÜRPRİZ YENİ BAŞLIYORDU. TÜRKİYE 9 YILDA NASIL KÜRESEL GÜCE DÖNÜŞTÜ!

Türkiye'yi parçalamaya gelenler asıl büyük sürprizi bundan sonra yaşayacaktı. FETÖ'nün, PKK'nın, Avrupa'nın, İsrail'in, ABD'nin içerideki gücü asıl bundan sonra kırılacaktı. Kırıldı da. Tek tek, zaman ayarlı biçimde kırıldı.

O gece dış müdahalenin yanında yer alanlar, bugün hâlâ Türkiye'yi içeriden indirmeye çalışıyor. Bu büyük mücadele maalesef toplumun tamamı tarafından algılanamadı. Atatürkçülük. CHP'lilik, Kürt milliyetçiliği. FETÖ intikamcılığı milleti zehirlemek için bir araç olarak kullanıldı.

Ama Türkiye, 15 Temmuz'dan sonra savunmadan saldırıya geçti ve bu durdurulamaz. Saldırının hemen ardından Fırat Kalkanı ile harekete geçen tarihi siyasi genetik, dokuz yılda Türkiye'yi bir küresel güce dönüştürdü.


ERDOĞAN OLMASAYDI NE OLURDU!

Libya'dan Karabağ'a, Irak'ın kuzeyinden Suriye'ye, Hint Okyanusu'ndan Akdeniz'in bütün köşelerine, İsrail'le yüzleşmekten Avrupa savunması için umut olmaya, içerideki istihbarat artıklarını temizlemekten PKK'nın silah bırakmasına kadar; devletin merkez gücü güçlendirilirken dünya Türkiye'nin jeopolitik adımları karşısında şaşkına döndü.