Sağdaki bölünme solu iktidara taşıdı
12 Mart 1971 Askerî Muhtırası'ndan kısa bir zaman sonra Türkiye'de Anayasa Mahkemesi, "irtica odağı oldu" gerekçesiyle Millî Nizam Partisi'ni kapattı. Lideri Necmettin Erbakan yurdu terk ederek İsviçre'ye gitti.1
Gelecek seçimde dindar çevrenin bir kısım oyları Demokratların partisi Adalet Partisine tekrar gitmesin ve demokratlar tekrar tek başlarına iktidara gelemesin diye, derin devletin yönlendirmesiyle Muhsin Batur, Turgut Sunalp ve Haydar Saltık adlı muhtıracı generaller, İsviçre'ye giderek N. Erbakan'ı2 Türkiye'ye dönüp yeni bir parti kurması hususunda ikna ettiler.3
N. Erbakan, Türkiye dönerek MNP yerine kurulan Millî Selamet Partisi'nin başına geçti. MSP, 1973 seçimlerine girerek %11'lik oy oranıyla 48 milletvekili kazandı. Halk Partisi birinci sıraya yerleşirken, Adalet Partisi ikinci sıraya düştü.4
Derin devletin planı, dindar kimlikli bir parti kurdurularak sağ oyları bölmek, aradan Cumhuriyet Halk Partisinin öne çıkmasını sağlayıp, onu tek başına iktidar yapmak, bu durum mümkün olmaz ise, dindar görünümlü partinin koalisyon desteği ile onu iktidara taşımaktı. 5
Halk Partisi, 1973 seçimleri sonucunda birinci parti konumuna gelmekle beraber, tek başına hükümeti kurabilecek güce erişemedi. 1974'te Bülent Ecevit Başbakanlığında CHP-MSP Koalisyonu kuruldu.6 O dönemde Halk Partisi kanatları altında bulunan komünist ve sosyalist unsurlar, parti marifetiyle değişik devlet makamlarına tayin edildiler.
Derinlerin bu koalisyonu kurdurmalarının arka planındaki diğer bir hedefleri, onun marifetiyle bir kanun çıkarılarak 12 Mart Muhtırasıyla hapse atılmış beş bin anarşistin affedilerek dışarıya çıkarılmasıydı. Nur Talebeleri Yeni Asya vasıtasıyla MSP'yi ısrarla uyarmalarına rağmen bu koalisyon, anarşistlerin affedilmelerinin yolunu açtı. Dışarıya çıkan anarşistler, Türkiye'yi yangın yerine çevirmek suretiyle 12 Eylül'e bol bol gerekçe üreterek zemin hazırladılar. 7
Sağın bölünmesiyle iktidardan düşen demokratların 1965-71 yılları arasında başlattıkları ve ileri bir safhaya taşıdıkları demokratikleşme ve ekonomik kalkınma hamleleri askıya alındı.
Siyaset bilimci ve ekonomi uzmanların yaptıkları değerlendirmeye göre o dönemde Demokratların iktidarının yolu askerî muhtıra ve sağı bölen siyasî hareketlerle kesilmeseydi, demokratikleşme ve ekonomik kalkınma hamlelerine devam etselerdi, Türkiye kısa bir zaman içinde çok farklı bir konuma yükselirdi. Allah-u âlem büyük bir ihtimalle ülkemiz birkaç sene içinde demokrasi ve ekonomik kalkınmada Almanya ve Japonya standardında dünyanın en zengin, müreffeh, medenî ülkelerinden biri olacaktı.