Ne gerek VAR-ŞOVA!

Vaktiyle, Rus Devrimi olur ve Sovyetler Birliği kurulur. İhtilalden sonra Varşova'ya giden bir avukat adliyeye uğrar ve yeni açtığı dava için duruşma günü almak ister.

Kapısını çaldığı yargıçlardan birincisi, "Avukat Bey, duruşma günü veremem, ama gömleğinizin düğmesi kopmak üzere, isterseniz yardımcı olayım der."

Şaşkın Avukat, ikinci yargıcın kapısını çalar. İkincisi yargıç, "Avukat Bey, duruşma günü veremem, ama ayakkabılarınızın tamire ihtiyacı var gibi görünüyor, isterseniz yardımcı olayım der."

Son çare üçüncü yargıcın kapısını çalan avukat burada da umduğunu bulamaz. Üçüncü yargıç da "Avukat Bey, duruşma günü veremem, ama kolunuzdaki saati elden geçirebilirim isterseniz der."

Burası nasıl bir adliye böyle diyen avukat tam dışarı çıkmak üzereyken, adliyenin hizmetlisi elindeki süpürgeyi bırakarak avukatın yanına koşar ve "buyurun Avukat Bey, ben size duruşma günü vereyim" der ve duruşma defterini açarak avukata duruşma günü verir.

Hizmetli işini bitirince avukatın merakını giderir: "Avukat Bey, ihtilâlden önce bu gördüğünüz hâkimlerden biri terzi, biri kunduracı, biri de saatçiydi."

Avukat bey lafa girer: "Peki ya siz" Hizmetli cevap verir: "Ben de hâkimdim..."

Bugünkü köşe yazımız, cübbesini süpürge edenler hakkında olacak.

Malumunuz, son günlerde bir kadın cinayeti gündemde.

Bir vesileyle cinayet soruşturma dosyasında sorguya katılan avukat dostumuz anlatıyor:

Şüphelilerden biri 18 yaşında bir çocukmuş. Hasbelkader gözaltına alınan bu çocuğun masum olduğunu katil zanlısı ve diğer şüpheliler bile ifadelerinde belirtmişler. Dosyada da aleyhine hiçbir delil yokmuş.

Herkes çocuğun serbest bırakılmasını beklerken, soruşturma savcısı tutukluluğa sevk etmiş, Sulh Ceza hâkimi de gözünün yaşına bakmadan tutuklamış.

Cinayet büro amirlerinden tutun, adliye çalışanlarına kadar herkes çok şaşırmış. Tutuklama sebebini herkes biliyormuş da kimse konuşamıyormuş.