Cahit Sıtkı'nın istediği memleket!

Vaktiyle, Bektaşi'nin biri, etrafı yeşillik bir soğuk su kenarında demlenir.

Oracıkta sızıp kalmadan eve dönmek isteyen Bektaşi, atına binmeye çalışır ama sarhoşluğun tesiri ile bunu bir türlü başaramaz. Bektaşi başlar yalvarmaya: "Ya Ali, sen bana yardım et... Ya Hasan, yardımıma koş... Ya Hüseyin, bana yardıma gel..."

Bektaşi bu sırada denerken denerken bir gayretle atın üstüne sıçrar fakat bu kere de atın öbür tarafından yere yuvarlanır. Yerdeki Bektaşi kendi kendine şöyle söylenir: "Yavaş yavaş, hep birlikte yardım etmeyin..."

PKK'nın silâh bırakmasının ardından, yeni çözüm sürecinde gereken yasal düzenlemeler için Meclis'te kurulan; Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun ikinci toplantısı, kapalı oturum usulü ile Cuma günü yapıldı.

Bilindiği üzere Komisyon'da; AKP'den 21, CHP'den 10, DEM Parti ve MHP'den 4'er, YYP'den 3 ve grubu olmayıp Meclis'te temsil edilen partilerden birer üye olmak üzere 48 üye bulunuyordu. İYİ Parti ise Komisyon'a üye vermeyi reddetmişti.

Toplantıda; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, komisyon üyeleriyle tek tek tokalaşmışlar ve süreç hakkında üyelere bilgiler vermişler.

özüm süreci için elbette en doğru adres TBMM'dir. Bu sebeple Komisyon'un vazifesi mühim. Fakat Komisyon'un henüz ikinci toplantısında akl-ı selimin bazı çekinceleri oluştu.

İstihbarat'ın Komisyon'a bilgi vermek için Meclis'te misafir olarak bulunuyormuş gibi değil de Meclisin ve sürecin ev sahibiymiş gibi görüntü vermesi, iktidar acaba muhalefete yasal düzenlemeler konusunda bazı şeyler mi dayatacak sorusunu sorduruyor

Bir diğer çekince ise kapalılık hakkında. Kapalı toplantı usulü maslahatına binaen bu gibi görüşmelerde bazen gereklidir. Ancak zaten başından beri oldu bittiye getirilen ve tepeden inme yürütülen bu süreç hakkında vatandaş biraz olsun bilgi sahibi olmalı, tatmin edilmeli. Vatandaşı, "Kapalı kapılar ardında ne konuşuluyor acaba" vesvesesinden kurtarmak için şeffaflık önemli. Bu sebeple kapalı oturumlar mümkün olduğunca az olmalı. Maslahatı da vatandaşa izah edilmeli.

Ahmet Battal hocamızdan duyduğumuz bir tarif vardır: Bürokrat attır. Siyasetçi o atı tımar eden seyistir. Siyasetçi ile seyis aynı kökten gelir. Atın sahibi ise vatandaştır.

Akl-ı selim diyor ki bu süreç tepeden inme yürütülür ve çekincelerimiz doğru çıkarsa olacağı şu: Muhalefetten yardım istiyormuş gibi görünen iktidar, olur da atın üstüne sıçrayıp öbür taraftan yere yuvarlanırsa, "Bizi muhalefet itti" diyecek. Atın sahibi de iktidarın sarhoşluğunu anlamayacak.