Din kardeşiyiz

Muhalefet ve muhalif gazeteciler çok ilginç. Sanki yeni bir olaymış gibi "AKP iktidarının Kaşıkçı dosyasını Suudi Arabistan'a gönderdi" haberini şaşkınlıkla karşıladılar. Savcılık dosyayı bir hafta önce kapatmıştı ama hikaye çok eski. 26 Nisan 2021'de Reuters haber ajansına konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın "Türkiye'nin Suudi Arabistan'la ilişkilerini düzeltmenin yollarını aradığını, bu çerçevede Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi mahkemesinin geçen yıl vermiş olduğu karara saygı duyduklarını" söylemişti. Demek ki Kaşıkçı dosyasının geleceği nokta daha bir yıl öncesinden belliydi. Tıpkı Mavi Marmara gemisiyle ilgili dosya gibi. O dava da İsrail'in 20 milyon dolarlık bağışıyla kapanmıştı. Rahip Brunson ve gazeteci Deniz Yücel'in nasıl serbest kaldıklarını bilmeyen yok. Peki "15 Temmuz darbesiyle Gezi ayaklanmasının finansörü" Muhammed Bin Zayid'e ne demeli! Ne verdi ne aldı bilinmez ama esas konu adamın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte ortak kanka İsrail'in Ankara'nın yeni "dost ve müttefiği" olması. İsrail'in gönlünü kazanmak için Hamas'tan vazgeçildi o da yetmeyince Filistinli gençlerin eylemlerine terör denildi. Hem de İsrail için onlarca kez "terörist, katil, zalim, canavar" ve benzer sıfatları kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından. Benzer sıfatlar Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Kaşıkçı cinayetinin sorumlusu Muhammed Bin Selman için de kullanılmıştı ve hepsi unutuldu. Eski 'din kardeşimiz' İslamcı Ömer El-Beşir'in unutulduğu gibi. Onu deviren darbeci El-Burhan iki kez Ankara'da misafir edildi. Oysa İslamcı Mursi'yi devirdiği için Sisi'ye çok kızmış ve Rabia'yı "milli dava" haline getirmiştik. Müthiş öngörü becerisi devam ediyor. Mısır, BAE ve Suudi Arabistan'la barışmanın koşulu olarak Müslüman Kardeşler'den vazgeçen ya da öyle görünmeye çalışan Erdoğan Müslüman Kardeşler'i devre dışı bırakmak için parlamentoyu fesheden Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i darbe yapmakla suçladı. Bu nasıl bir çelişkidir. Kesin Tunus'a komşu Libya'daki İslamcılara mesaj vermek içindir.