Şehirlerin Hafızası Devletlerin Hafızasıdır

Şehirlerin hafızası, elbette insanların hafızalarının kayda geçirilmesiyle kadim hale gelmektedir.

Şehirlerin tarihi, sözlü kültürün zeminini oluşturan ve geçmişin bütününü teşkil eden inanç merkezli; örf, adet, gelenek ve törelerin kayda geçilmesiyle mümkündür.

Coğrafyamızın vatan oluşu da bu değerlerle neşvünema bulmuştur. Tokat'ın tarihi havzasında gezerken Hasan Erdem, kapı kapı bilgilendirirken:

- "Bir şehirde huzur, güven ve istikrarın temini; ikametgâhlı yahut misafir olarak yaşayanların; tarihini, kültürünü ve mekânlarını anlamak ve bilgilenmekle mümkün" diyordu.

Doğru söylüyordu. Tokat'ın; Danişmendliler, Selçuklular, Osmanlılar ve Cumhuriyet dönemine kadar uzanan geçmişinin anlatıldığı "Şehir Müzesi" bu anlamda her devri anlatıyordu.

Sadece Şehir Müzesi değil elbet. Tokat zaten müze şehir olmakla birlikte yine her devrin belgeleri, başka müzelerle de teçhiz edilmiş bir ilimizdir.

Tokat, Avrupa'dan Asya'ya geçiş güzergâhında olması hasebiyle İpek Yolu ve Baharat Yolu olarak da ticaretin merkezi konumundadır.

Evliya Çelebi dışında yabancı seyyahların uğrak yeri olan şehir, başta Niksar olmak üzere eğitim, öğretim ve ekonomide hep öncü olmuştur.

Örneğin Danişmend Beyliğinin kurucusu Danişmend Ahmet Gazi'nin torunu Nizameddin Yağıbasan'ın kurduğu "İlk Türk İslam Üniversitesi" kabul edilen ve hem Tokat hem Niksar'da bulunan "Yağıbasan Medresesinin" eğitim metodu henüz aşılmış değildir.

Medrese kavramı, din karşıtlığı adına beyinleri iğdiş edilmiş kimselere öyle zerk edilmiş ki, medrese denilince akıllarına; sarık ve cübbe ile boş dolaşan kimseler gelmektedir.

Ne Yağıbasan ne de diğer medreseler asla böyle değildir. Din ve Fen ilimlerinin okutulduğu bugünün üniversiteleridir.

Beylikler, Selçuklular ve Osmanlılarda öyle bir tarih, kültür ve eğitim metodu takip edilmiştir ki, bütün savaşlara ve zaman zaman kopuşlara rağmen fasılasız sürmüştür.

Örneğin Orhan Gazi'nin 1331 yılında İznik'te kurdurduğu