İstanbul Beş Yıllık Zulümden Kurtulmalı

İstanbul, sadece sınırlarımız içerisindeki bir şehir değildir. İstanbul, dünyanın hiçbir tarihi şehrine benzemez ve boy ölçülemez.

Tarihine benzer bir tarih yoktur. Medeniyetine benzer bir medeniyet yoktur. Kültürüne benzer bir kültür yoktur. Güzelliğine benzer bir güzellik yoktur.

Böyle bir şehir, beş yıldır bir yönetim zulmü içerisindedir. İki tür siyaset vardır.

Birincisi; "yerli ve milli siyaset", diğeri; "sınırları içerisinde yaşadığı ülkeye ve halkına yabancılaşan ve sürekli yabancılaşmaya hizmet eden siyaset".

İstanbul, 2019 seçiminde sanırım aklımızı başımıza almamız için yerli ve milli siyaset anlayışından çıkıp, İstanbul'u yabancılaştırmak isteyen zihniyete teslim edilmiştir.

Bütün dünyaca kutlu bilinen kadim şehir İstanbul, beş yılda 30 yıl geriye götürülerek; yerli ve milli değerlerinden tümüyle uzaklaştırıldığı gibi yaşanmaz hale getirilmiştir.

Sanki bu bir imtihan gibiydi ama sınavın sonuna gelindi. Eğer imtihanı kazandık, dersimizi aldıysak, 31 Mart günü İstanbul yeniden yerli ve milli sahiplerine kavuşacaktır.

Eğer yok dersimizi almadık ve hâlâ "armudun sapı, üzümün çöpü" diyerek yarınlarımız tekrar bu zulüm zihniyetine teslim edilecekse, kendimize zulmetmekten zevk alıyoruz demektir.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, mitingde yaptığı konuşma ile kararsızların akıllarında kalan sorulara cevap vermiştir.

Mübarek Ramazan günü 650 bin vefalı insanın meydanı doldurması başka bir cevaptı.

Oruç oruç o kadar Müslümanın, sabahın 10'undan itibaren alana gelmesi, siyasi taraftarlıkla izah edilmez.

İstanbul'u, Reis'i ve Murat Kurum'u sahiplenmenin göstergesiydi.

Saraçhanedeki kişinin adını bugüne kadar hiç yazmadım. Köşeyi kirletmek istemediğim kimselerin isimlerini yazmam.

İlgili şahısın İstanbul'a hizmetine dair ne hatırlıyorum diye sordum.

Birincisi, devletin gönderdiği paralardan ve belediyenin kasasından keselere taşımacılık yapıldığı anlaşılıyor. En son görüntüleri meydanda işte!