Üniversitelerimiz Türkiye Yüzyılına tam uyum sağlamalı
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, hemen her merasimde kültür ve tarih mevzularına değinirken, yerlilik ve millikten söz ederek, köklerimize dönmemiz gerektiğini, köklerinden kopan milletlerin istiklallerini kaybettiklerini ifade eder.
Tarihimizin, medeniyetimizin, kültürümüzün kökleri çok sağlam toplumlardan birisi idik. İki yüz yıllık Batılılaşma baskısı yüzünden eğitimden sanata, kültürden tarihe darmadağın bir toplum ve devlet olma baskısından nihayet yeni kurtulmaktayız.
Bu manada üniversitelere çok büyük görev düşmektedir. Rektörlerden dekanlara ve hocalara kadar yerlilik-millilik inancıyla yöneticilere ihtiyaç duyulduğu aşikârdır.
Malum, Ağustos ayının ilk yarısı rektör atamaları günleridir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan; "eminiz ki" milletimizin inancına ters düşmeyen; insanımızın inanç-örf-adet ve geleneklerine karşı duyarlı olan rektörleri görevlendireceği beklentisi büyüktür.
Bütün eğitim kurumlarımız ve özellikle üniversitelerimiz, diploma temin merkezi olmaktan çıkarılmalı, diplomayı alınca da; "Ben üniversite mezunuyum iş bulamıyorum" diye siyasi ve ideolojik elemanlar olmaktan kurtulmalı, milletimize-devletimize; "aidiyet-mensubiyet-mesuliyet" azim ve inancıyla eğitilmeli, öğretilmeli, yetiştirilmelidir.
Bir kısım ilim yuvalarında, ilimden ziyade dünyaya abanmış ve adanmışlığın küresel versiyonu olan yöneticilerin varlığı her yerde görülmekte ve zarar vermektedirler.
Böyleleri ne yazık ki, hayatın anlam ve gayesini dünyevi bir varoluş olarak kabullendikleri için, esas işlerini yapmaktan ziyade, nerede nasıl kimlerle; şanımı, şöhretimi ve tabii konforumu yüceltirim, yükseltirim hesabı yüzünden eğitim meselesi gerilerde kalmaktadır.
Yine böyle kimseler; makam-mevki ve statü hırsıyla, kendileri gibi düşünmeyen, konuşmayan ve yaşamayan ve daha çok adaletten, insan haklarından, eğitimden, devlete-millete hizmetten söz edebilen kimseler üzerinde baskı kurarak, kendisini beşer-üstü olarak görürler.
Prof. Dr. Sadettin Ökten hocama göre bunun diğer adı, Tanrısal olma iddiasıdır. Bir söyleşisinde şunları ifade eder hocamız:
-"Modernite kalp ve nefisle uğraşmadığı için, onun gelişmiş ve donanmış insanı, Tanrısal olmaktan başka bir iddia sahibi olamıyor.