Sinan-ı Ümmi
HÜSEYİN ÖZTÜRK
İrfan ehli der ki:
"Bir şehre varınca, önce ruhu ebedi âleme vasıl olmuş ulu zatlar, sonra varsa yaşayan ulu kişileri ziyaret edilir, ardından da ne amel işlenecekse ona bakılır".
Bu edep öğretisini yıllardır uygularım. Hangi şehre varsam, önce ulu zatların kabirlerini, türbelerini ziyaret eder, ruhaniyetleriyle konuşur sonra işime dönerim.
Antalya Elmalı'ya gidince de rehberimiz Ahmet Ögke'nin refakatinde, sempozyuma katılan tasavvuf muallimi hocalarla Vahib-i Ümmi ile Sinan-ı Ümmi Hz.lerinin kabirlerini ziyaret ettik.
Elmalı'nın öyle çok erenleri var ki, Bursa ve İstanbul'dan sonra üçüncü sırayı alır. Mesela Hacıbektaş Veli'den sonra posta oturan halifesi Abdal Musa Hz.leri de Elmalı'nın Tekke köyünde metfundur.
Ümmi Sinan yahut Sinan-ı Ümmi hakkında kaynaklara dayanarak bilgi vermeden önce şunu söylemeden geçmesem iyi olur.
Bizim gibi dört mevsimin dördünden de etkilenen, fıtrat itibariyle bozkır ve stepler mayalı çeşitli boylardan oluşan Oğuz milletini ancak tasavvuf yumuşatır, yoğurur ve düzene sokardı.
Bizi millet yapan, bir yapan, milli ve dini değerlerimizi Kur'an ve hadis çerçevesinde bütünleştiren ana değer temellerimizden birisi de tasavvuf olmuştur.
Her ne kadar şimdilerde tasavvuf ilmi, özünden koparılmaya çalışılsa, ahirete değil, dünyaya raptedilmeye, Kur'an ve hadisten uzaklaştırılmak istense de meselenin nice sahipleri vardır ki, onlar muhafaza etmektedir.
Tasavvufun özü nettir.
Kur'an ve sünnet merkezli ahlak kurallarının insanlara öğretilmesi ve yaşanmasını temindir. Bundan ötesi tasavvuf değil, gayri ahlakiliğe sapmaktır. Geçelim.
Sinan-ı Ümmi Hz.lerinin Elmalı'da doğduğu belirtilir. Adı Yusuf, babasının adı ise İbrahim'dir. Divanında yazdığı şiirlerinde, "Sinan-ı Ümmi" yahut "Ümmî Sinan" ismini kullandığı için bu isimle anılmaktadır.
Elmalı'nın arkasını yasladığı dağın yamacında türbesi vardır. 17. yüzyıl Mutasavvıf şairlerinden olan Sinan-ı Ümmi Hz.leri, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bayram Hz.lerinin damadı İznik'te metfun