Ruh gıdası da ten gıdası da insanoğlunun tercihine kalmış bir meseledir. Her insan cüz'i iradesi kapsamında neye nasıl inanıyorsa ona göre tercihini belirler.
Ruh gıdasını önceleyenler, ten gıdasını ona göre ayarlar. Ten gıdasını önceleyenler de ona göre biçim verir. Her iki halde de yol gösterici unsurlar kişinin neye nasıl inandığıyla ilgilidir.
Ruh gıdasına yani ruh bakımına önem verenlerde; helal, haram, vicdan, insaf, hak-hukuk dengesi esastır ve ona göre yaşanır.
Helal haram gözetmeden ten gıdasına önem verenlerde ise bu dengeler kayda değer bulunmaz, hatta reddedilerek; hırs, tamah ve açgözlülüğü rehber edinirler.
İşte günlük hayatta karşılaştığımız huzursuzluk ve güvensizliklerin sebepleri arasında, ruh ve ten beslenmesindeki yanlışlarla doğruların hesaplaşması vardır.
Erenler buyururlar ki:
-"Rızkın doğru olmayan yerde harcanması savurganlık ve israftır. Bu vaziyet sahibini dünyada yüceltir ama ahirette alçaltır, halk içinde bencilleştirir fakat Allah katında küçültür. Yaşadığımız yeri cennet yapmadığımız müddetçe, kaçacağımız her yeri cehennem yaparız".
Ruh ve ten bakımının sarih bir şekilde görüldüğü yerlerin başında ailelerimiz gelmektedir. Ailede karı kocalar, aile bütünlüğünü sağlamak yerine, başkalarına özenerek sürekli bir refah arayışı içerisinde boğuşmaktadırlar. Çocuklar ailenin hayatına değil, refahına ortak edilmektedir.
Günümüzde haramla abad olmuş kimselerin dışında kolay hayatlar yaşamak zordur. Zaten kolay hayat diye bir şey de yoktur.
Önemli olan yaşadığımız hayatın içerisini neyle doldurduğumuzdur. Ruh bakımına mı sahibiz yoksa ten bakımına mı Neyle dolduruyorsak oyuz demektir.
İnsan olmak için fiziki görüntü yetmez. İnsan olmak ve kalmak; ne parayla, ne makamla, ne de mal ve mülkle değildir.
Olmadığı hali, olmuş gibi yahut olacakmış gibi göstermek, biraz sonra çıkaracağı eğreti elbiseyi giymiş kişiye benzer.
İnsan olmak ve kalmak yürek işidir, gönül işidir, akıl işidir, vicdan ve merhamet işidir. Ebedi âleme gidecek ruhun bakımıdır, ihyasıdır ve sonsuzluktaki hayatın şifresi oradadır.