Milli irade denildiğinde akla gelecek tek husus vardır.
Milli irade, Müslüman milletimizin kıyamete dek bağımsızlığı adına yemin ettiği dini-milli bir akittir.
Haçlı Batı ile bizdeki muhalefet, etrafına topladığı her cinsten siyasi kesimlerle, milletimizin kıyamete dek muhafaza edeceği milli iradeyi ipotek altına aldırmak istemektedir.
Bunu nereden anlıyoruz. Çok zor değil. Canını dişine takarak; milletimiz ve devletimiz adına bütün dünyaya meydan okuyan Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a karşı yürütülen neidüğü belirsiz muhteris propagandalardan anlıyoruz.
Yine Haçlı Batının siyasi çevreler dışında esas bir de oluk gibi para akıttıkları belli televizyon, gazete ve internet medyası ile sosyal medya araçlarından yapılan görsel ve yazılı kimliksiz, kişiliksiz propagandalardan anlıyoruz.
Devletimizin ilgili kurumları bütün bunları bilmesine rağmen, özellikle sosyal medya ile alakalı neden ciddi bir yaptırım uygulamıyor yahut bunların kimler tarafından yönetildiğini ve beslendiğini açık etmiyor işte onu hiç anlamıyoruz.
İşin tuhaf bir tarafı da şudur:
Milli iradenin arkasında durması gereken ve "durduklarına da inanılan diyelim(!) medyanın", devlet-millet nefretinde sınır tanımayan malum medya kadar sesinin çıkmaması ve onların algı malzemelerinin üzerine gidilememesidir. Bu anlayış konforlarından feragat edememe halidir.
Devlet-millet bütünlüğümüzün arkasında kilit gibi duran ve milli iradeye sahip çıkması gerekenler, maalesef içimizdeki şer kuvvetler kadar organize değiller.
Haydi, bundan da vazgeçtik, malum kesimlerin çektiği algı operasyonlarına karşı da bir şey yapılmamakta ve hatta inanılmadığı, güvenilmediği halde, algılarına hamallık edilmektedir. Bu nasıl bir baş dönmesi ve sersemliliğidir anlaşılır gibi değil.
Tarih boyunca onaltı ayrı devlet kurmuş, dünyanın en büyük Cihangir Devletini altıyüz yıl ayakta tutmuş bir milletin devlet tecrübesi, ne Haçlı Batı karşısında ne de içerideki Batı'ya kul muhalefetin karşısında hafife alınamaz ve yok sayılamaz.

122