Mehmet Şevket Eygi deyince kendisinden bir hatırat
HÜSEYİN ÖZTÜRK
"Türkiye ne zaman yerlileşmeye ve millileşmeye başladı" sorusunu sık sık sormak lazım ve geçmiş unutulmadan mutlaka hatıratlarla hatırda tutmalıdır.
Çünkü Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan dönemi Türkiye'si, gökten paraşütle inmedi. Geçmişin nice ihanetleri temizlene temizlene gelindi.
Örneğin bundan 20 yıl öncesine kadar Hariciyede (Dışişleri Bakanlığında) bırakın namaz kılan büyükelçiyi, konsolosu, düz memuru bile bulamazdınız ve almazlardı zaten.
Sadece Hariciyede mi, devletin tüm kurumlarında "Allah" ile sözlü olarak bile irtibatınız varsa, suçluydunuz ve siciliniz bozulacak demekti.
Şimdi M. Şevket Eygi'nin, 1960 darbesi sonrası anlattıklarına bakalım:
•
"Hariciye Vekâlet'inin meslek memuriyeti imtihanına girdim, kazandım, fakat şöyle düşündüm:
-'Benim gibi dans etmeyen, briç oynamayan, alkol kullanmayan birisinin yükselme şansı yok. Bolivya Orta Elçiliği Birinci Kâtipliğinden emekli olmaya mahkûmum.
Tevfik İleri'yi tanıyordum; rahmet olsun, çok muhterem, çok değerli bir insandı. Kendisine dedim ki:
-"Efendim benim bir işe ihtiyacım var. Bana Dâhiliye Vekâletinden bir kaymakamlık bulun". O yıllarda çoğu köy gibi, yolu olan olmayan küçük ilçeler var.
"Bir tanesine beni göndersinler" dedim, dilekçe verdim. O konuşmuş. Dilaver Argun diye bir müsteşar vardı. Benim tayinimi yapmadılar, gidip randevu aldım.
Müsteşar bey dedi ki:
-"Oğlum, sen dindar bir kimseymişsin, buna karışmayız. Fakat çok genç ve tecrübesizsin, seni alet edebilir birtakım kötü insanlar," dedi. Beni kaymakam da yapmadılar.
Diyanet'e çok sık gidiyordum. Orada mütercim kadrosu açıkmış ama almıyorlar. Tevfik İleri'ye tekrar gittim, dedim ki:
-"Bari Diyanet'teki mütercim kadrosuna tayin ettirin." Ahmet Salih Korur vardı, başbakanlık müsteşarı, ona söylemiş, bana "Ahmet Salih Bey'le görüş, senin hakkında kendisiyle konuştum." dedi.
Müsteşara gittim hususi kalem müdürüne söyledim, aldı beni odasına. Hâlâ hatırlıyorum, müze gibi bir odaydı.