Fesat Kasırgası

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Fesat kasırgasının girmediği delik yok. Üstelik zorla girmiyor ve tarumar etmiyor. Biz insanoğlu elimizle, dilimizle, gözlerimizle ve hatta isteyerek severek davet ediyoruz.

Fesat yahut fitne fırtınası bütün afetlerden daha beterdir ve diğer afetlerin telafisi mümkündür ama bu ve benzeri afetlerin telafisi imkânsız olduğu gibi bedeli sadece dünyada değil, ahiret gününe iman edenler bilirler esas bedel ahirette tahsil edilecektir.

Fesat fırtınası yahut kasırgasını güle oynaya kabul ediyor olmak, hayatımızın tüm anlarını rastgele heba etmek demektir.

Medyanın bütününde ve özellikle cep telefonlarımızdaki fesat fırtınası öyle tatlı ve vazgeçilmez esmekte ki, bedenlerimizde ve ruhlarımızda yaptığı tahribatları, başka sebeplere bağlamaktayız. Oysa bir kimse, günde kendisine 10 dakika ayırıp:

- "Ben bugün neler yaptım, kimlerle konuştum, cep telefonumdaki olup bitenlere ne kadar zaman ayırdım, kime inandım, kime inanmadım, kimlere nasıl cevap verdim, tanımadığım onlarca insanın zihnime, aklıma, idrakime boca ettiği bir sürü şeylerden ne elde ettim" gibi sorular sorup, samimi cevap verse mutlaka kendisinden utanacaktır.

Elbet kimsenin kendisini bile isteyerek cezalandırmasına denilecek bir şey yoktur. Lakin bu cezaların esas faturasını ailelerdeki ve çevresindeki insanlar ödemektedir.

Meselenin esas bir başka boyutu da sadece cep telefonlarındaki insanın aklını, idrakini, mantığını, düşüncesini, fikrini alabora eden ve belli merkezlerden yönetilen programlar değil, televizyon dizileri ile gündüz kuşağı programları da bu kategorinin en tehlikelileridir.

Bizim gibi Müslüman toplumlarda insanları birleştiren bağların, inanç değerlerinin, örf, adet ve geleneklerin temellerini sarsacak öyle programlar yapılmakta ki, eleştirdiğinizde rahatça "ne var canım" denilmekte. İşte size fesat fırtınasının alabora ettiği bir kafa.

Böyle akıllarda idrak ölümü, en hızlı gerçekleşen ölümdür. Gözleri açık, kulakları duyan, dilinden söz dökülen ama kalbinde idrak ışığı sönmüş sözde akıl sahipleridir.