Erdoğan Aliya Sinvar
Müslüman bir millet olarak; insan merkezli köklü bir medeniyetin, tarihin ve devletin devamıyız. İçimizdeki ve dışımızdaki zındıkların düşmanlığı da bu köklerimizedir.
Köklerimizden koparmadan topraklarımıza ve devletimize düşman elini bile süremez. Bugüne kadar sürenler de küçük bir kara parçasına sıkıştırmışlardır ama bekamız kavidir.
Bu kaviliğin sahibi elbette Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın köklerimize olan sadakatinin ve milletimizin ekseriyetinin bu sadakate gösterdiği eminliktir.
Bizi bize anlatabilmek için dün Aliya ve Sinvar'ın vasiyetleri üzerinden meramımızı dile getirelim.
Aliya İzzetbegoviç (19 Ekim2003) yalnızca Bosna'nın değil, tüm dünyanın tanıdığı Müslüman liderdir. Onun fikirleri ve mücadelesi, bugünün Gazze'sinde de yankı bulmaktadır.
Yahya Sinvar (16 Ekim 2024) gibi liderler de halkının içinde bulunduğu adaletsizliği savaşarak dünya gündemine taşıyan Aliya ile aynı davanın insanıdır.
Bugün Aliya da Sinvar da devletimiz ve milletimizin bekası için yedi düvelle savaşan R. Tayyip Erdoğan da sadece siyasi bir lider değil, "insanlık" tebaasının lideridir.
1992-1995 yıllarında Bosna'da, bugün Gazze'de yaşananlar topraklarımızda değilse, bunu Erdoğan ile vatanımıza, bayrağımıza sahip çıkan Müslüman milletimize borçluyuzdur.
Eğer terör örgütlerinin hepsine kucak açan muhalefet partilerinin tümüne kalsaydı, bugün Bosna'dan, Gazze'den farkımız kalmayabilirdi.
Haçlı Batılılar ile içerideki uşaklarının istediği Türkiye, Bosna yahut Filistin gibi bir ülke hayalidir ama kıyamete kadar bu hayallerine kavuşamayacaklardır.
Dün Bosna, bugün Filistin halkı, dünyanın gözü önünde yok edilirken, Batılı liderler, insanlıklarını vahşileştirerek soykırımı seyretmektedirler.
Gerçi sadece Bosna değil, Doğu Türkistan'ın ve diğer sömürülen ülkelerin halklarının da esasında Bosna'dan ve Gazze'den farkı yoktur.
Bütün bu halklar, Haçlı dünyanın gözleri önünde topraklarını ve haklarını savunma çığlığı atarken, üzerlerine ateşler yağdırılmaktadır.
Mazlumların sesini duymayan kan tüccarları, Müslüman halklara sırtlarını dönerek insanlık dışı mahlûklar olduklarını ortaya koymaktadırlar.