Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor
HÜSEYİN ÖZTÜRK
"Biz bu dünyadan nereye göçelim ya Muhammed
Yeryüzünde riya, inkâr hıyanet altın devrini yaşıyor.
Diller, sayfalar, satırlar Ebu Lehep öldü diyorlar;
Ebu Lehep ölmedi ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor". Arif Nihat Asya.
Merhum Asya'nın da Naat şiirinde dediği gibi Ebu Cehiller kıtalar dolaşıyor hem de ittifak halinde ve en çok da bizim topraklarda konuşlanmış vaziyetteler.
Neden bizim topraklarda sorusuyla başlayalım söze.
Çünkü bu topraklar Rasulullah (s.a.v.) in en çok adının anıldığı ve ibadetlerimizle birlikte günlük hayatımızın belli safhalarında kendisine salavat getirildiği için.
Bu kadar çok anılmaya, bilinmeye, salavat getirilmeye karşılık elbet Ebu Cehiller de vazifelerini yapacaklar ve yapmaktalar.
Peygamberimiz (s.a.v) döneminden hakiki Ebu Cehil ile ilgili bilgelerimiz, Mekke'de yaşanmış bir safhayı anlatırlar. Dilimiz döndüğünce izaha çalışalım.
Efendimiz (s.a.v.) mescide giderken, Ebu Cehil arkasından yeterek;
-"Ey Abdullah'ın oğlu" diye büyük bir kibirle hitap eder ve şöyle der:
"Biliyorum sen Hak Peygambersin, lakin malım, mülküm, şöhretim, şanım, nefsim, kibrim, sana inanmama engel oluyor".
İşte Arif Nihat Asya, "Ebu Cehiller kıtalar dolaşıyor" derken sanırım bu hadiseyi kastetmiştir. Bizde de hemen her sahada mebzul miktarda bunlardan var ve düğmelerine basıldığı andan itibaren ittifak halinde zehirlerini kusuyorlar.
Şerde ittifak önemli bir iman meselesidir. Keşke biz de hayırda ittifak edecek böyle bir imana sahip olabilsek.
İman ettiğimiz halde malımız, mülkümüz, şanımız, şöhretimiz, makamımız, mevkiimiz, kasamız, hırsımız, tamahımız, siyasetimiz, partimiz, imanımızı altüst etmekte.
Hal böyle olunca bu sayılanlara ve daha fazlasına takılıp kalmış aklın, vicdanın, imanın özgürlüğünden bahsetmek imkânsız hale gelmektedir.