Oxford Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, yalan haberlerin yayılmasında maalesef ilk sırada Türkiye yer almış.
Aynı araştırmaya göre, yalan haberlerin en revaçta olduğu alanların başında da ilk sırayı siyaset alanı alırken, ikinci sırayı da ekonomi alanı yer alıyor.
Yalan söyleme ve yalan haberleri yayma hususunda başta siyasi arena olmak üzere, hemen her alanda açıktan yalan söylendiğine çokça şahit oluyoruz.
Siyasîlerin, ağızlarından çıkan sözlerle icraatlarının nasıl da birbirini tekzip ettiğini hemen herkes biliyor.
Söz gelimi, "3Y" dedikleri; yasaklara, yolsuzluklara, yoksulluklara en kısa zamanda son verecekleri beyanlarının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, artarak devam eden yolsuzlukların altında ezilen milyonlarca ailenin dramını hemen herkes görüyor.
Ayrıca, "yandaş medya" dediğimiz malum gazetelerin hemen her gün, attıkları manşetlerle, yaptıkları yalan haberlerle nasıl da milleti aldatmaya çalıştıklarını herkes görüyor.
Aynı şekilde, hemen her gün ekranlarında milleti yanıltmaya yönelik verdikleri haberlerle, tertipledikleri iktidar yanlısı açık oturumlarla toptan muhalefeti suçlu göstermeye çalışan, iktidar meddahlığını yapan malum televizyon kanallarını ve sosyal medya figüranlarını hemen her akl-ı selim insan dinliyor, görüyor.
Yine millete doğru haberleri vermekle vazifeli olan TRT gibi kuruluşların, her gün, iktidarın işine yarayacak yanlış haberlerini ve değerlendirmelerini devamlı görüyoruz, dinliyoruz.
Bu durumu Üstad Bediüzzaman da bir asır öncesinden, Hutbe-i Şamiye eserinde, "sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi" ve Lemaat'ta da, "Lisan-ı siyasette lâfız mananın zıddıdır" dikkat çekici tespitleriyle, yalanın en çok revaçta olduğu alanın siyaset arenası olduğunu nazarlara veriyor.
Bakın Üstad Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye eserinde ne diyor: "Riyakârlık fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk, tasannu alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münâfıklık muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise San-i Zülcelâl'in kudretine iftira etmektir."