Şahsi fikir ve düşüncelerimiz, tavır ve tercihlerimiz bizi bağlasa da, müntesipler olarak Üstad Bediüzzaman adına fikir ve düşünce beyanında bulunuyorsak, onun adına tavırlarda ve tercihlerde bulunuyorsak çok daha temkinli ve dikkatli olmamız şart.
Üstad Bediüzzaman'ın hemen her konudaki tercihlerini ve düşüncelerini, hiçbir şüpheye ve tereddüde meydan vermeden, olduğu gibi nazarlara vermekle mükellef olduğumuzu unutmamalıyız.
O büyük dâhinin hemen her mevzuda, çağlara ışık tutan, Nurlarda nazarlara verdiği, bütün insanlığa yol gösterici düsturları olduğu gibi nazarlara vermenin her hadim için vazgeçilmez bir vecibe olduğunu dikkate almamız gerekir.
Böyle yapmayıp, bilerek veya bilmeyerek, Üstad Bediüzzaman'ın fikirlerine uymayan beyanlar, tavsiyeler, tavırlar ve tercihler, bu ulvi davaya, tamiri mümkün olmayan zararlara sebep olacağından, hiçbir hadimin buna tevessül etmemesi gerekir.
Bu gibi tehlikeli durumlara düşmek; belki farkında olmadan, kâinatta hiçbir şeye alet edilmemesi gereken Risale-i Nur'u şahsi emellerimize alet etmenin ötesinde, başta Üstad olmak üzere, istikametle iman-Kur'ân hizmetinde bulunan bütün Nur talebelerinin hak ve hukuklarını çiğnemek hükmüne geçer ki, hiçbir hadim veya cemaat bunu göze alamaz.
Ayrıca Nurlardaki hak ve hakikatlerden, ölçülerden ve düsturlardan bîhaber olan insanlara Nurlardaki ölçüleri ve prensipleri tebliğ etmekle vazifeli olan hadimler, bu sorumluluklarını gereği şekilde doğru olarak ifa etmeyip, yanlış bir şekilde yansıtırlarsa bunun da mesuliyetli bir yaklaşım olduğunu unutmamak lazım.
Bütün hadimler açısından bizce önemli olan bu hatırlatmaları nazarlara vermemin sebebi, uzunca bir zamandır bilhassa toplum hayatımızı alâkadar eden bazı hadimlerin; Üstad Bediüzzaman'ın nazarlara verdiği ölçülerle ve prensiplerle örtüşmeyen beyanları ve tavırları olmasıdır.