O Mendili Kim Kaptı

Mendil neredeyse dilimizden çekiliyor. Hayatımızdan uzaklaşan şeyler zamanla dilimizden de çekiliyor çünkü. Kimse Üsküdar'a gider iken bir mendil bulmuyor. Diyelim ki buldu, o mendilin içine lokum doldurmuyor. Sokaklar bu şarkının söylendiği zamanlardaki gibi lokum döksen yalanacak biçimde değil. Bir zamanlar sokaklar o kadar temizmiş ki yerde bulduğun mendilin içerisine lokum doldurmakta tereddüt etmezmiş nazik beyler ve nazenin hanımlar. "Mendil" kelimesi peşkir, peçete anlamında Arapçadan gelme. Arapçaya da eski Yunancadaki mantelion kelimesinden gelmiş. Kaşgarlı Mahmut'un yazdığına göre, Orta Asya Türkleri, mendili "Ulatu" olarak adlandırılmış ve burun silmek için göğüste taşınan ipekli kumaş parçası olarak tanımlanmıştır. Anadolu'da büyüklere, küçüklere, misafirlere, sevilen sayılan kişilere ve sevgiliye hediye olarak sunulan bir şeydi. Fatih Sultan Mehmet, İtalyan ressam Bellini tarafından elinde mendili ile gül koklarken, Kanuni Sultan Süleyman'da tören mendili ile resmedilmiştir. İlkokul yıllarımla ilgili hafızamda kalan en belirgin şeylerden biri öğretmenin ilk derse girer girmez yaptığı mendil ve tırnak kontrolüdür. Mahcup ellerimiz her duruma katlanan kumaş mendilin üstünde nasıl da şekilden şekle girerdi. Bir de "Mendil kapmaca" diye bir oyunumuz vardı okulun bahçesinde doyasıya oynadığımız. O mendili kim kaptıysa bir daha geriye getirmedi. Şimdilerde mendilin burun silme dışında estetik ve duygusal tarafları azalmış, mendilin hikayesi halk şiir ve hikayelerinde kalmıştır. pushfn('ads'); MENDİLİMDE KAN SESLERİ Mendil şimdilerde bir kıyafeti tamamlayıcı unsur olarak kalsa da divan ve halk edebiyatımızda diri bir şekilde yaşayıp terimizi silmeye, alnımızı okşamaya devam ediyor. Şeyhulislam Yahya'nın divanında yer alan şu beyit okuyanı gülün elinde bülbülün gözyaşını silmeye götürüyor: "Gül-i bâgun elinde dest-mâli n'ola al olsa Hezârân bülbülün her dem gözi yaşı silinmez mi" (Şeyhülislam Yahya Div. g. 408 4) Bir mendilin modern zamanlarda en özgün ve ustalıklı anlatımını galiba yine bir modern şair başarmıştır: Edip Cansever! "Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar" Kına gecelerinin şu mendilli türküsü hafızamın bana çocukluk günlerimden armağan ettiği güzelliklerdendir mesela: "Mendili eline, Mendil verdim geline, Kara kına yollamış, Yar benim ellerime." Ya Uşak yöresine ait şu türküyü hatırlayanımız var mı "Ay bulutta bulutta Mendilim kaldı dutta." Elazığlı olup da şu mendilli türküyü söyleyen, söylemese bile eşlik eden ya da hiç olmazsa belleğinde taşıyan kaç kişi var acaba "Mendilim işle yolla İşle gümüşle yolla İçine beş elma koy Birini dişle yolla."