Muhtasar şair lügati

ÖMER ERDEM: Önce ismini duydum. Sonra şiirini okudum. Kalabalıklarda rastlayamadığım bir şair oldu hep. İlk gençlik yılları Diriliş mektebinde geçtiği için midir bilmem ben onda hep bir Sezai Karakoç sessizliği fark ettim. Sanki bir odaya girdiğinde o odayı çepçevre kuşatacak bir sessizlikti bu. Şiirlerinde bağırmayan, kendini göstermeye çalışmayan ama hep var olan bir yenilik havası hâkimdir. Tabiatın kültürle buluşturulmuş biçimi mi desek Yoksa imgeci bir sadelik ve yalınlık mı Bu şiirsel atmosferi oluştururken bile tabiatın kanunlarına -sünnetullaha- tabi olmasını bilen bir ustalık var onda. Benim söylemekte geç kaldığımı şair Birhan Keskin ne güzel söylemiş: "Kendini sonuna kadar açan bir gülün çağrısıyla yazıyor Ömer Erdem." Ömer Erdem'de bir Karakoç görebilmek de Birhan Keskin'e nasip olmuştu. Çünkü şairimiz bu eli "gelin gülle başlayalım şiire atalara uyarak" diyen üstadından almıştır. Kendi kuşağına ayrıksı değil, ama ayrı ve özgün. Necip Fazıl şiirini modern ve yeni bir söyleyişle bugünlere taşıyan Sezai Karakoç ve Karakoç şiirini gelecek kuşaklara taşıyacak bir kıvamla yorumlayıp aynı akışa eşlik eden bir Ömer Erdem şiirinden bahsetmek mümkün gibi geliyor bana. pushfn('ads'); Bozkır'da doğmuş lise öğrenimine dek Bozkır'da yaşamış olmasına rağmen onun şiirine bozkır ancak perde arasından sızan bir güneş ışığı gibi sızmıştır. Ömer Erdem şiirinde güneş bile bir başınadır. Her ne kadar "eğer dünyaya gelseydim İstanbul'da gelirdim semt fark etmez biraz ağaç görünsün yeter. sonra görürüm denizi nasıl olsa", "okula başlayınca doğum yerin neresi diye sorsunlar gözlerimi yumayım ve İstanbul diyeyim" dese de onun şiiri İstanbul doğumlu ve şehirlidir. Üsküdar âşığıdır, ama Kadıköy'ü de sever. Ağaç sevgisi biraz Bozkır biraz da şehrin betonlaşmış yüzüne söylenmiş bir çift söz gibidir. Çünkü o şehirlerin ve mekânların da bir fıtratı olduğuna inanır. 2002 Cahit Zarifoğlu Şiir Ödülü alan Yarım Ağaçlar şiir kitabını biraz da bu minval üzere okumak lazımdır. 1996'da Dünyaya Sarkıtılan İpler, ardından Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgâr (1997), sonra Yitirişler (1998) ve 2001 yılında çıkan Yarım Ağaçlar Ömer Erdem şiiri ile ilgili sorulan ve de sorulacak bütün soruları cevaplayacak niteliktedir. Müteakiben çıkan Evvel, Kireç, Kör, Pas, Azap, İstanbul'a ve Güneş Kalır Bir Başına şiir kitapları ise şiirle yoğrulmuş bir ömrün hülasası gibidir. Hele İstanbul'a yazılmış şiirleri okuduğunuzda bu kadim şehrin aile albümünü karıştırıyor gibi olursunuz. Haydi bismillah pushfn('ads'); AYŞE SEVİM: Sessiz çalışkan. Kaleminden sadır olan şeylerle ne çok toprağı yeşerttiğini ancak mahsul devşirilirken görürsünüz. Herkesi can evinden vuran dizelerin şairidir. İlk akla gelen: "bir bardak dua getirirdin sende bu soğuk iman girmeden göğsümüze." Ve ardından aklımıza sokulan ve bir daha çıkmayan: