Yılın kadınları... Emine Erdoğan ve Farah Zeynep Abdullah!..

Ülkemizde Allah'ın günü, "Yılın En..." diye başlayan seçimleri yapılıyor ve ödüller dağıtılıyor. Ama en çok ödülleri, reytingi yüksek kanallar ve tirajı yüksek gazeteler alıyorlar ki, bu kanal ve gazetelerde kurumlarının adı ana haberlerde ve manşetlerde geçsin, izleyen ve okuyan da, o ödülü dağıtan kurumu ciddiye alsın.. Şaştığım.. En ciddi sandığım gazeteciler bile koşa koşa gidip bu ödülleri alıyorlar.. Yani iş "Ödül al da, ne alırsan al"a döndü yıllardır. Bu yüzden gerçekten ciddi ödüllerin bile kıymeti kalmadı.. Gazetelere bakın.. Kanalları izleyin. Hiçbirinde ödül listesinin tamamını bulamazsınız. Sadece kendi guruplarının kazandığı(!) ödülleri yazarlar, bir de ödülü alanın resmini basarlar, marifetmiş gibi.. Bugün Dünya Kadınlar Günü.. Bugüne inanıyor, sahipleniyorlarsa, niçin bir kurum, ciddi güvenilir bir kurum, medya desteğini de alarak "Yılın Kadını" anketi yapmıyor. "Yılın Sporcusu" var.. "Yılın Annesi" var mesela.. Niye "Yılın Kadını" yok, bugünü sahiplenmek ve kutlamakta ciddi iseniz. Ne idüğü belirsiz kişi ve kurumlar, "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" deyip lüks otellerde geceler düzenler ve karşılığında milyarlık beleş reklama konarken, ben 83 yaşındaki, 15 yaşından beri gazetecilik yapan, görmüş geçirmiş gazeteci Hıncal niye "Yılın Kadını"nı seçmiyorum peki. Hadi bir yayın organı ya da yazar çıksın da, eleştirsin bakalım, yüzü tutarsa.. "Ne hakla" desin, haddine düşmüşse.. İki "kadın" seçtim. Adları başlıkta.. Biri genel dünyamızdan.. First Lady Emine Erdoğan.. Öylesine ikiye bölünmüş, öylesine yaşamayı "Kendimizi övmek ve ötekine sövmek" haline getirmişiz ki, Emine Hanım'ın ülkesi için yaptıklarından, belli gazeteleri okumayı ve sadece belli yayınları izlemeyi âdet haline getirmişlerin haberi bile yok.. Oysa Emine Erdoğan, bu ülkenin belki de "gayri siyasi" tek insanı... Afrika'ya gidiyor. Afrika'nın bir su kuyusu açılmasına dahi muhtaç insanlarını ziyaret ediyor. Sorunlarını görüyor. Bir şeyler yapıyor. Herkesi elinden geleni yapmaya davet için hatta "Afrika Seyahatlerim" diye kitap yazıyor.. Hem Türkçe, hem İngilizce üstelik.. Dünya da okusun ve herkes Afrika'ya elini uzatsın diye.. Önsözünü yazdığı ve desteklediği bir araştırma kitabı olan "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı"... İçinde en güzel tarifleri ile Anadolu'nun geleneksel yemekleri var. Çoğunu unuttuğumuz yemekler.. Bu ülkede Çin böreğini ya da Meksika tacosu yiyeceğiniz bol lokanta var. Ama geleneksel Türk yemeklerini görüp tadabileceğiniz bir lokanta adı verebilir misiniz bana.. Ya "Sıfır Atık" kampanyası.. Dünyanın geleceği tehlikede bu atıklar yüzünden. Ciddiye alanın First Lady olması önemli değil mi. Yola o çıkınca, peşine gönüllü takılanlar bol olacaktır. Kampanyaya inandıkları için.. Gönülsüz de olsa, gene tonla katılan olacaktır. "Ne olur ne olmaz" korkusundan. Kim niye katılırsa katılsın. Denizlerimiz temizleniyor, kırsalımız temizleniyor, yol kenarlarımız temizleniyor, gazeteler yazıyor, TV'ler veriyor ya, ona bakın siz. ..Ve Emine Hanım bu işleri yaparken siyasetin "S"sini etmiyor. İma bile etmiyor.. Siyasetin "Bizden ve ötekiler" diye, hatta spor, hatta sanatta bile böldüğü ülkemizde bir First Lady "hepimiz" için uğraşıyor, hepimiz için yapıyor, "hepimiz" diye konuşuyor.. Yetmez mi. Öteki sanat dünyamızdan.. Farah Zeynep Abdullah!. Hani bir zamanlar "4 Yapraklı Yonca"sı vardı Türk sinemasının.. Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray , Filiz Akın ve Fatma Girik!. Bugün ötekileri bilmem ama, "Tek Gül"ü var.. Onu ilk "Kelebeğin Rüyası"nda izlemiştim. Nispeten küçük bir rolde yaratmıştı. "Bi Küçük Eylül Meselesi"nde coştu. Sonra "Unutursam Fısılda"da harikalar yarattı. "Ekşi Elmalar"da da.. Yerli TV dizilerini ilke olarak izlemiyorum. Her gece saat sekizden gece yarısı bire dek, hayatımı öldürecek vaktim yok. Kıyametler koparan filme de gitmedim.. Bergen'in yaşamı, tam da benim Modern Folk'un fiili menecerliğini yaptığım, İzmir Fuarı'nın fuar olduğu günlere rastlar. Tanırdım ama, o ticari, o acılı arabeske tahammülüm olmadığı için ne şovunu izledim, ne plağını dinledim. Bergen filmine de, o tür müzikle dolu olduğu için gitmedim. Ama medyada geniş yer aldı. Resimlere baktım. Farah Zeynep, nerdeyse tıpkısının aynisi Bergen olmuş. Filmdeki şarkıların da hepsini kendi okumuş.. O harika oyuncu, bir yandan da "Müzikal Yıldızı" yani.. "Böyle bir starımız var" diye ortalığı yıkacağımıza, tamamen onu ilgilendiren bir "zevk meselesi"ni dile dolayıp kıza nasıl yaylım ateşi açtılar.. Galaya rezil bir kılıkla gelmiş de.. Bu kılığın tartışılacağını biliyormuş da, o yüzden o kılığa girmiş ki, millet filmi değil, onu tartışsın, Farah Zeynep, Bergen'in önüne geçsin.. Farah eteği kasıklarında minilerle ikoncan olsa, orasını burasını her fırsatta açıp saçıp, medya maymunu, maydanozu olsa, yere göğe koyamazlardı.. Koskoca Hürriyet bile tuzağa düştü. Magazin Konseyi'ni toplayıp "Bu kıyafeti beğenen var mı" diye konseye ve okurlarına sordu. Konseyin tek kadın üyesi Ömür Gedik ve arkadaşları Orkun Ün, Savaş Özbey, Onur Baştürk'ün de resimleri vardı o sayfada.. Şimdi, Ömür Gedik'in konuşmasını aynen alıyorum, köşeme.. Hem Hürriyet okuru önüne çıkmak için resim çektiren konseyin, özellikle de Farah için çok ağır laflar eden Ömür'ün, hem de Farah'ı yerden yere vurmak için kullanılan kıyafetinin resimlerini de mukayese edin lütfen, ikinci yazıda.. FARAH VE ONU ELEŞTİREN KONSEY!.. Ömür Gedik.. "Saçını ve makyajını hiç beğenmedim. Güzelim kızı mahvetmişler. Filmin de önüne geçti ayrıca bu tartışma ve iyi olmadı. Gala sonrası kıyafet, saç, baş değil film ve oyunculuklar konuşulmalıydı. Umarım artık Bergen'i konuşuruz" derken az eleştirendi. Ötekiler.. Yerin dibine sokma yarışı yaptılar. Hele de Onur Baştürk.. "Farah'ın gala kıyafeti ve sonrasında gösterdiği tepki tam bir 'İletişim nasıl yapılmaz' dersi oldu. Bu kıyafetin mesaj içeriği netti: 'Dikkat çekmek istiyorum.' Dikkat de çekti. Herkes bu berbat takımı konuştu. Galadan sonra filmin kendisinden