Tiyatro olmasa nerde olurdum!..

Köşemde okuyacağınız, 27 Mart Tiyatro Günü Bildirisi'nde Ankara yılları dostu Sevgili Seçkin Selvi, "Tiyatro ilk insanla başladı" diyor.. Doğru.. Konuşmayı bilmeyen insan, kendini, etrafındaki diğer insanlara jestleri ve mimikleri, yani vücut ve yüz diliyle anlatıyor, yani tiyatro yapıyor, oynuyordu.. Dünyanın ilk sanatı yani.. İkincisi, yaptığı "iletişim, ifade hareketleri"ni mağara duvarlarına çiziyordu. İkinci sanat da resim yani.. Seçkin'i okurken, "Tiyatro olmasa ben nerde olurdum" diye düşündüm.. Tam 68 senedir yazıyorum.. 68 senedir yazan ve hayatını bir yerde kalemi ile kazanan ben, tiyatro olmasa, nerde olurdum. "Ne alaka" diyenleriniz vardır. Babam kitap meraklısıydı.. Hele de klasik kitapların. O sırada Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Klasikleri'ni yayınlıyordu. Bir ev düşünün. Yığınla kitap var. Ama sabahtan öğleye okula giden (sabahçı yani) Hıncal'ın tüm öğleden sonrası boş. O zaman evde hiç ekran yok. Parazitli Ankara radyosu. Ve de kitaplar.. Yani tek oyalanma aracım kitaplar. Durmadan okuyorum. Okurken keşfettim ki, uzun tasvirler ve anlatımlardan çok konuşmalar ilgimi çekiyor. Hikâye ve roman okurken, anlatımları hızlı geçip konuşmalara dalıyorum. Oysa tiyatro kitapları baştan aşağı konuşma.. Bakanlık, Antik Yunan'dan başlayıp, tiyatro oyunlarını çevirtip yayınlıyor bol bol.. Babam alıyor, hepsini.. Ben de seçip seçip tiyatroları okuyorum.. Moliere bol güldürüyor. Shakespeare çok meraklı şeyler anlatıyor.. Bandırma yıllarım, ilkokul 1, 2 ve 3!.. Ve ben okumayı öğrendiğim birinci sınıfı saymazsak, 2 ve 3'te tüm Moliere ve Shakespeare, birkaç da antik Yunan oyunu okumuşum iyi mi. Yazmayı öğrenmenin en iyi yolu okumak.. Birinci fayda bu oldu. İki.. Sofokles, Moliere ve Shakespeare, düşünce yaşamımın temeline ne taşlar koydular, hele bir düşünün.. Beynimi nasıl geliştirdiler, hesaplayın.. 4-5'i Kilis'te okudum. Orda tiyatronun kendisi ile tanıştım. Radyo skeçlerinden adını bildiğim, o komik skeçlerine ailece bayılırdık zaten, Halide Pişkin tiyatro kurmuş, turneye çıkmış. Kilis'e geldiler. Sıcak yaz günü hamam gibi bir sinema salonunda müzikal oynuyorlar hem de.. Ayşem.. Nasıl bayılmış, şarkılarını bile ezberlemiştim. Yıllar sonra, Engin Cezzar ve Gülriz Sururi ekibinden Keşanlı Ali'ye öldüğüm, en az 20 kez izlediğim gibi.. Dünya çapında opera sanatçımız Semiha Berksoy'u sahnede izleme şansına sahip oldum, Keşanlı'da.. Ve Ankara'da tabii Devlet Tiyatrosu.. Muhteşem.. Özel tiyatrolar muhteşem.. Unutulmaz Semiha Yengem, oğlu kuzen Necip (Kışlalı) ile beni her oyuna yolluyor. Neler neler izledik. Tiyatro hayatım oldu. Özel tiyatrolar kuruldu Ankara'da.. Meydan.. Ankara Sanat.. Kuzen Ahmet Kışlalı ile her İstanbul gezimizde mutlak, İstanbul tiyatrolarına, başta Dormen ve İstanbul Tiyatrosu.. Celal, Ali Sururi, Muzaffer Hepgüler.. Hatta Müjdat Gezen'i ik orda gördüm. Stajyerken.. Haldun Dormen o zaman sadece vodvil değil, tiyatro şaheserleri de oynuyor.. Nasıl ama nasıl sevdim tiyatroyu.. Hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu. O zamanlar tiyatrolar haftada 6 gece, çarşamba, cumartesi, pazar da üç matine oynarlardı.. Hepsi de dolu.. Sonra televizyon çıktı, mertlik bozuldu. Temsil sayıları ha tta haftada bire düştü. Oyunlar ucuzladı. Dekor, kostüm istemeyen, iki, üç kişilik kadrolarla oynanan oyunlar seçilmeye başlandı. Temsiller, hafta sonlarına, yani rekabetin en çok olduğu gecelere kondu. Yani bir defa maç var, spor var.. Gençler ekran başında. Hafta arasına koy.. Biraz erkene, 8'e koy mesela.. Çıkınca evine kolay dönsün.. Hayır.. Kör değneğini bellemiş, herkes ayni yanlışta ısrar.. İstanbul Büyükşehir, sanata sevgisiz ve desteksiz.. Yahu kentte milyon reklam yerin var. Bunların bazılarını tiyatro panosu yapsana.. Şehir Tiyatroları başta, programları yazan afişleri buraya toplu koysana.. Hatta belli merkezlere belediye gişeleri koyup, Şehir, Devlet, Özel tiyatro biletleri satsana.. Sanata hizmetin olsun.. Nerde.. Beylikdüzü'nde hele sanat için harikalar yaratan İmamoğlu, Büyükşehir'de çöktü. Murphy Yasası.. İnsanlar yeteneklerinin bir üstüne kadar yükselirler.. Neyse.. Ne diyordum, dertliyim, nerelere geldim.. Yani hem yazma yeteneklerim, hem de bilgi hazinemde tiyatronun yeri, hacmi, ağırlığı o kadar büyük ki, bugün rahatça "Tiyatro olmasa 'Yazar ben' olmazdım" diyebiliyorum.. Çocuklarınıza tiyatroyu sevdirin.. Okusunlar.. İzlesinler.. Adam olmanın yolu, tiyatro seyircisi olmaktan geçiyor çünkü.. "Bu kadar sevdiğin tiyatroyu yapmayı denemedin mi" derseniz.. Denedim. Daha doğrusu biraz da sınıf birincisi olduğum için beni çok seven hocalarım denettirdiler. Mezuniyet yılı müsameresinde, Reşat Nuri Güntekin'in Vergi Hırsızı diye bir okul oyunu vardı. Orda başrole çıkardılar.. En ön sırada oturan bir öğrenci annesi, 15 dakka falan olmuştu ki, sıkıntıdan bayıldı. Benim oyunculuk kariyerim de başlamadan bitti. Seçkin Selvi DÜNYA TİYATRO GÜNÜ BİLDİRİSİ Merhaba dostlar, Binlerce yıl önce her türlü araç gereçten yoksun mağara insanı, dünyanın rahmine tutunup doğanın adlandıramadığı güçlerine karşı yaşam savaşı verdi. Teknolojinin bütün olanaklarına sahip olan günümüz insanları ise, kendi yarattıkları araç gereçlerle, maddi manevi hırslarına tutunarak dünyayı ve doğayı yok etme yoluna gidiyor ve birbirlerine karşı yaşam savaşı vermek zorunda bırakılıyorlar. Mağaradaki insan gündüz yaptığı avı akşam duvarlara resimler çizerek ve bedenini kullanarak diğerlerine anlatıyordu. Tiyatronun doğuş öyküsünü o günlere bağlıyoruz; çünkü o insanlar hareketle anlatma yoluyla bir kültürü kendilerinden sonraki kuşaklara aktarıyorlardı. Çünkü tiyatronun asal işlevi anlatmaktır, insanların mutluluğu, refahı, sağlığı ve en önemlisi barışı için deneyimlerini, bildiklerini, gördüklerini kendi çağının kültürüyle yoğurarak sonraki kuşaklara aktarmaktır. Çünkü tiyatro, metni ile edebiyatı, koreografisiyle bale ve dansı, dekoru kostümüyle resim, heykel gibi görsel sanatları, müziği, kısacası tüm sanatları kendisinde bütünleştirerek insanlığa ulaştıran tek sanat dalıdır. Çünkü tiyatro, düşünce özgürlüğünü yok etmek isteyen baskıları, ırkçılığı, ister çocuk yaşta evlendirerek ister öldürerek işlenen kadın cinayetlerini, işkenceyi, devlet hazinesinden başlayan soygunların vatandaşların cebine kadar uzandığı düzenleri, doğaya ve doğanın düzenine yapılan saldırıları insanlığın gözleri önüne serme işlevini üstlenir. Çünkü tiyatro, insanlığın dünyaya açılan gözüdür. Tiyatronun kapanması demek, dünyaya gözümüzü kapatmak demektir; kültürlerin aktarım zincirini kırıp atmak demektir. İki yılı aşkın bir süredir, Kovid-19 pandemisi yüzünden tiyatrolar aylarca kapalı kaldı, bu durum yalnızca dünyaya gözümüzü kapatmakla kalmadı, ekonomik nedenlerle birçok tiyatro, hem de en genç, en umut veren, en yaratıcı topluluklar perdelerini kapatmak zorunda kaldılar. Dünya Tiyatro Günü'nün yer aldığı mart ayı ise, dünyanın çeşitli yerlerinde yıllardır sürdürülen savaşların acılarına Karadeniz kıyılarından gelen bomba