Kedisi Sekter, Ahmet Hakan'ı anlatıyor

"Pisi kolojik" bir öykü kitabı.. Ayşen İnci kaleme almış. Evimde iki, bahçemde saymadım ama 20'nin üstünde kedisi olan benim için ilginçti. Hemen karıştırdım. Bir tane seçtim, geçen haftalarda size sundum. Bu pazarki, çok ama çok daha ilginç.. "Kediler sahiplendiklerini anlatıyor" üzerine yazılmış öykünün bugünkü kahramanı Sekter.. Sahibi de, çok ama çok ünlü yazar ve gazetecimiz Ahmet Hakan.. Söyleyin bakalım, ama doğru söyleyin, Sekter'i mi merak edeceksiniz, okumaya başlamadan, yoksa Sekter'in sahibini mi. Baştan söyleyeyim. Beni kendini beğenmiş, kibirli, ukala bulabilirsiniz. Ama biliyor musunuz ki böyle düşünmeniz umurumda bile değil. Çünkü kendimi diğer kedilerden daha üstün görmek ve siz insanların benimle ilgili görüşlerini umursamamak için pek çok nedenim var. Bir kere Scottish Fold cinsi bir kediyim. Beni görüp de güzelliğime, asaletime hayran olmayan çıkmadı. Bakışlardaki beğeni çok hoşuma gider ama bazı hanımlar, Ahmet'e yaranmak için bana gereğinden fazla ilgi göstermeye kalkıp bir de sanki bebekmişim gibi benimle çocuk sesiyle konuşmaya başlayınca tüylerim diken diken olur. "Kızlar, saçmalamayın, ben bebek değilim! Benim yaşımı insan yaşıyla hesaplarsanız karşımda hürmetle eğilmeniz gerekir" diye miyavlarım ama anlamazlar ki! İşte Sekter!.. Allah, Ahmet Hakan'ın yardımcısı olsun!. Neyse, konuyu uzatmadan kendimi tanıtayım. Adım Sekter. Sert bakışlarımdan dolayı bana bu adı koydu Ahmet. Önce yadırgadım ama sonra Boncuk, Samur, Cingöz, Sarman ve bunun gibi sıradan bir isme sahip olmadığım için çok mutlu oldum. Benim her şeyim farklı ve özel olmalı. Haa, bir de Müezza vardı eskiden. Onun ismi de değişik. Kendi de cinsti. Sadece soyu sopu değil, huyu suyu da yani. Sürekli bana karşı üstünlük taslardı. Yok Peygamber kedisiymiş, yok üst damağında leke bulunduğu için Müezza soyundan geliyormuş... Bir afra tafra, bir eda; sorma gitsin. Onunla yıldızım bir türlü barışmadı. Hep kavga, hep polemik, hep gerginlik. Neyse, sonunda Müezza başka bir eve gelin gitti de ben de rahat bir nefes aldım, moralim düzeldi. Benim kullandığım kelimeler sizi şaşırttı değil mi Benden başka bir kedinin asla "polemik" kelimesini kullanmadığından eminim. Ee, Ahmet gibi entelektüel birine sahip olunca siz de diğer cinslerinizden farklı oluyorsunuz elbette. Ne o, cümleyi yanlış kurduğumu mu düşünüyorsunuz Bilerek "sahibim değil, sahip olduğum" dedim. Bunu unutmayın. Asla bir kedinin sahibi olamazsınız. O sizin sahibiniz olur. Çok şanslıyım ki Ahmet de bu durumu kabullendi de güzel güzel geçinip gidiyoruz. Güzel güzel dediysem öyle yüzgöz olmaktan bahsetmiyorum. Seviyeli bir ilişkimiz var. Mıncıklanmaktan, okşanmaktan hiç hoşlanmam. Hele yavşaklık beni deli eder. İçe kapalı, yabani, asosyal olduğumu söyler Ahmet. Doğrudur. İnsan sevmem, kedi köpek sevmem; sürprizden, değişiklikten hiç hoşlanmam. Hımbıl, tembel ve miskinimdir. Dünya yansa umurumda olmaz. O kadar vurdumduymaz bir kediyim yani. Ama tembelliği ve yemeği çok severim. Arkadaşlarından biri benim şişko olduğumu söyleyince Ahmet hemen diyet mamaları dayadı önüme ama onunla bile iki ayda üç kilo almayı başardım. Hem kime ne benim kilolarımdan Biz Ahmet'le tutturmuşuz bir düzen, geçinip gidiyoruz işte, karışmasalar olmaz! Ahmet'in en sevdiğim huyu, beni olduğum gibi kabul etmesi. Tembelliğim, huysuzluğum, yabaniliğimle. Çünkü ben tüm kusurlarına rağmen sevilecek bir kediyim ve o da bunun farkında. Ahmet'e gelince, sahip olduğum en değerli şey. Çok samimiyim bu sözlerimde. Bu ev, sevdiğim köşe, hatta en sevdiğim yaş mama bile Ahmet'ten sonra gelir. Çünkü ona karşı çok büyük bir sevgi var içimde. Her ne kadar karakterim gereği çok fazla göstermesem de o da sevgimin ne kadar derin olduğunu bilir. Başkaları ne düşünür bilemem ama ben onu kır sakallarıyla, gözlükleriyle yakışıklı ve karizmatik bulurum. Sanıyorum kadın cinsi de benimle aynı fikirde. Kimlerle paylaşmak durumunda kaldım onu bir bilseniz! Çok merak ediyorsunuz değil mi Anlatayım. İlk tanıdığım çok güzel bir kadındı. Yeşil gözlü, siyah saçlı. Adı... Çok hoşsunuz doğrusu! Ahmet'in özel hayatını anlatacağıma inandınız mı gerçekten Ben salak mıyım ki başıma dert açayım! Çok tehlikeli konular bunlar. Özel hayatı ihlal, ifşa vs... Bu değişik lafları çok fazla televizyon izlememe ve Ahmet'in konuşmalarına kulak misafiri olmaya borçluyum. Hele Ahmet televizyonda programa başlayınca pürdikkat onu izlerim. Ondan öğrenmem gereken çok şey var. Programları izledikten sonra buna karar verdim. Bazen bir masanın etrafında dizilmiş birkaç kişi, birbirlerinin ağzına lafları tıka tıka, bağıra çağıra öyle tartışıyorlar ki hayretle izliyorum. Karşılarında ben olsam hemen tırnaklarımı geçirir, tırmalardım diyorum ama Ahmet sakin durmayı başarıyor. Onun bu huyu hoşuma gidiyor. İşte bu "polemik, ihlal, ifşa" kelimelerini ve kedi sözlüğünde olmayan pek çok kelimeyi bu programlardan öğrendim. Ahmet'in bu kadar tanınmış, popüler biri olması mahalledeki diğer kedilerde büyük bir kıskançlığa yol açıyor ister istemez. Bunlardan biri hiç evlenmemiş emekli bir memurun, diğeri oyuncu olmak için çabalayan bir gencin kedisi. Genç, bir diziye başlayınca Samur hemen bana haberi verdi, "Ali Ağabey de artık televizyonlarda görünecek, meşhur olacak" dedi böbürlenerek. Hıh, gördük! Üç saatlik dizide şöyle bir göründü. "Sizi görmek isteyen biri var" dedi sadece. Ertesi gün pencereden ayrılmadım, Samur'u görüp alayla miyavlamak için ama o hiç görünmedi. Bütün gün keyifle yalandım. Şöhret olmanın bedelini ben de ödüyorum Ahmet gibi. Kıskançlıklar, rekabet. Bir ara Şero diye bir kedi çıktı. Aslında fena kedi değildi, severdim onu. Ne zaman ki seçimleri kazandılar, bir havalara girdi. Televizyonda gördüm, bir kasıntı olmuş ki sormayın gitsin. Kedi dediğin biraz olgun, biraz hazımlı olur. Hemen takipten çıkardım onu. Külliye'nin de bir kedisi varmış, resmini gördüm. Şimdilik onunla ilgili bir yorum yapmıyorum. Güzel desem yalaka diyecekler, çirkin desem soruşturma falan açarlar neme lazım. Allah sahiplerine bağışlasın, diyorum sadece. Gördüğünüz gibi sonunda ben de politik olmayı öğrendim. Ahmet'in bir arkadaşı var. Adı Melih. Arkadaşı diyorum ama ben ikisi arasındaki ilişkiyi de pek anlamış değilim. Birbirlerini severler mi, sevmezler mi çözemedim bir türlü.