Hakemler, futbolumuzu kurtarabilecek mi..

Türkiye Futbol Federasyonu'ndan umudumu çoktan kestim.. Ligin minnacık devre arasında, medyanın sorunun kökenleri ile uğraşan yazarları, mesela Uğur Meleke, mesela Şansal Büyüka gibi kalemler dahil, değerli hakem hocaları ve özellikle genç hakemlerin de katılacağı en az 3 günlük bir seminer yapılsa, fikirler ortaya atılsa, tartışılsa ve bunların ışığı altında Türkiye Futbol Federasyonu, acil kararlar alıp yürürlüğe koysa, çok şey değişebilirdi. Ama federasyon bugüne dek on paralık işe yaramadığı görülen sözde Avrupalı danışmanlarla bir hakem semineri daha yapmakla yetindi. Bu iş Uilenberg ve şürekasıyla olsa, hakemliğimiz ve onların katlettiği futbolumuz bu kadar çirkin, bu kadar ayıp ve bu kadar seyir zevkinden uzak olmazdı. Ne yaptı Nihat Özdemir. "MHK Kış Semineri.." Peki ne kararlar alındı. Ne değişiklikler olacak, yarın başlayacak Süper Lig futbolunda, dünkü gazetelerde tek satır okudunuz mu. Kimse merak bile etmemiş. Kimse takip etmemiş.. Kimse yazmamış. Doğru, özellikle spor gazeteciliği bitti. Bir ajans vermezse hiçbiri haber yazmıyor. Ama işe yarayacağına inanılan farklı bir karar çıksaydı, muhakkak duyulurdu. Çünkü başta TFF ve MHK, o haberi bir şekilde sızdırırlardı. Aslında önce federasyonun yapacağı işler vardı, topu MHK'ya ve hakemlere atmadan.. Ülke futbolunda seyir değerinin nerdeyse sıfıra inmesinin sebebi, dünyanın oyunu en çok duran ligine sahip olmamız. Uğur Meleke, bunu harika istatistikler ve açıklamalarla yazdı. Uğur o seminerin baş konuşmacısı olmalıydı. Çağdaş gazeteciliğin en iyi örneği olan bu kardeşimle gurur duyuyorum. Sık sık duran oyun neye sebep oluyor. 1. Dünya ortalamasına göre, top bizde 9 dakika eksik oyunda kalıyor. Yani tribün ve ekran seyircisinden 9 dakika çalınıyor. 2. Bu sık durmalar yüzünden oyun soğuyor ve kaliteli futbol oynamaya vakit kalmıyor. 3. Hele taktik faullerle dakka başı duran maçta, oyun kurma, seyir zevki veren, heyecan yaratan kolektif ataklar yapma imkânı da kalmıyor. Bu yüzden tribünler boş.. Bu yüzden, ekran başındaki seyirci artık futbol sıkıntısı, öfkesi ve sinir bozukluğundan kaçıyor. Bunları konuşan tek kişi oldu mu seminerde, Nihat Başkan. Takip bile etmemişsinizdir, nerden bileceksiniz. Size Veysel dili ise seslendim.. "Yumma gözün kör gibi" dedim.. Umurunuzda olmadı. Gözlerinizi hiç açmadınız ki, yumasınız!. Yoksa atla deve değil, oyun durmalarını, uygar ülke futbollarındaki gibi asgariye indirmek.. İşte sizin 10 dakika içinde alacağınız bir önlem.. "Yere düşme durumlarında oyunu sadece ve sadece hakem durdurur. Centilmenlik masalı ile topu taca atmak yoktur. Kendini hakem yerine koyanlar, oyunu geciktiren kaleci ve futbolcular gibi, disiplin cezası alırlar.." Ben icat etmedim. Futbolu icat eden İngiltere'de böyle.. Nerden biliyorum.. Merak ettim. Sorunu gördüm, çözümü düşündüm ve öğrendim. Gözlerini kör gibi yumanlar görmezler tabii.. Bu ülkede hızla gelişen ve büyük heyecan ve seyir zevki veren kontrataklar, futbol dışı yöntemlerle önleniyor. 1- Taktik fauller.. En büyük hocalar bile bunun peşinde.. Önce uyarı.. Sonra sarı.. Sonra kırmızı.. Hadi bakalım hem de ayni takım ve ayni adamlar durmadan taktik faul yapsınlar da görelim. 2- Birisi kendini hemen yere atıyor. Mesela korner için rakip altı pasa giden stoper, topu rakip kapıp kontratağa kalktı mı, hemen yerde.. Çünkü savunmaya yetişmesinin tek yolu hakemin yerde yatanı görür görmez oyunu durdurması.. Bu futbol dışı oyun durdurmalar için bir karar alındı mı. Seminerde lafı geçti mi. ..Ve her maçta, ama her maçta en az 10-15 kez gördüğümüz sahtekârlık.. Havada, yerde bir ikili mücadelede topu kaybeden, tribünü geç, sokaktan geçenin duyacağı canhıraş bir çığlıkla havaya fırlıyor. Sonra ya yüzünü ya da ayak bileğini tutarak kendini balıklama yere atıyor. Yerde üç tur dönüyor. Nihayet yüzükoyun duruyor ve boş eliyle çimi dövmeye başlıyor. Bu ülkede hemen her büyük dünya ligi yayınlanıyor. Bu bizde artık ezberlenmiş rezil, çirkin, ayıp harekete o liglerde rastlıyor musunuz. Nerden bileceksiniz Nihat Bey.. Kör gibi yumulmuş gözleriniz neyi görüyor ve çare arıyor ki, bunu görsün. Fatih Terim gibi bir uluslararası hoca, genç oyuncusunu "Sahtekârlık yapmıyor" diye eleştirdi.. Siz gazete de mi okumazsınız. Daha neler neler var, Süper Lig'i Sahtekârlar Ligi yapan.. Hepsini yazmaya kalksam orta boy bir kitap olur.. Üstelik yazsam ne olacak. Kör gibi yumulmuş gözlerinizle okumazsınız ki. Okusanız, bu işler bu hale gelmezdi zaten.. Sizin herhangi bir iş yapma gücünüz yok.. İstifa gücünüz bile yok Nihat Bey.. Olsa, zerre gücünüz ve yetkinizin olmadığı o koltukta oturup ızdırap çekmeye devam edeceğinize, esas işiniz inşaatta, yaptığınız dünya çapında, gerçekten dünya çapında ve tamamen Türk beyni ve Türk el emeği ile yaptığınız Yusufeli Barajı'nın su tutmaya başladığı haberlerinin mutluluğunu yaşar, kültür ve sanata verdiğiniz büyük değer ve yatırımla kurduğunuz Limak Orkestrası'nın Murat Karahan'a eşlik ederek verdiği Yılbaşı Konseri'nin keyfine varır, harika kızınız Ebru ve ailesiyle, 2022'ye en mutlu girenlerden biri olurdunuz.. Veysel'e kulak vermediniz Nihat Bey.. O zaman Sezen'i dinler misiniz.. "Değer mi hiç Değer mi, değer mi, değer mi söyle." TARTIŞILAN YILDIZLAR FİLMİ... Şimdiden çeşitli festivallerde 7 ödül ve 38 adaylık kazanmış bir film gündemde.. "Don't Look Up Yukarıya Bakma!." Daha düne kadar Hollywood'un lanetlediği, şimdilerde ise filmlerini onun internet kanalında yayınlatmak için çırpındığı Netflix'in dev yapımı.. Nasıl dev olmasın.. Filmde Oscar kazanmış 5 yıldız var.. Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence, Cate Blanchett, Meryl Streep ve Mark Rylance.. İki de Oscar adayı olmuş oyuncu. Timothee Chalamet ve Jonah Hill.. Amma velakin filmi beğenenler kadar, nefret edenler de var.. Hikâye klişe bir bilimkurgu. Dinozorları dünyaya çarpan dev bir meteor yok etti ya.. Bilim adamları dev bir kuyrukluyıldızın dünyaya çarpacağını belirliyorlar ve doğru Beyaz Saray'a gidiyorlar. Ama seçim sürecine girmiş Başkan'ın umurunda değil.. Televizyonlar deseniz reyting peşinde.. Bilimsel gerçeklerin, konu dünyanın sonu bile olsa, siyasetçiler ve reytingçiler tarafından nasıl kullanıldığını acımazsızca eleştiren bir film nasıl beğenilmez, derseniz. Ben de beğenmeyenler arasındayım. Nuri Bilge Ceylan gibi çekerseniz, Cannes'da Altın Palmiye alırsınız ama salonlar boş kalır.. Bu film de, dünyayı yok edecek tehlike yaklaşırken, nasıl temposuz, nasıl uzatılmış. 2 saat 18 dakika yerine, 90 dakika olsaydı mesela. Filmin sonunda herkesin çıplak göründüğü bir sahne var. Tartışılan o.. Meryl Streep sahneye ses çıkarmamış ama, Leonardo DiCaprio itiraz etmiş.. "Meryl gibi bir efsanenin çıplak görünmesini kabul edemem" diyen o. Sahne sırttan.. Meryl olup olmadığı belli bile değil. Ama değil.. Bir "vücut dublörü" yer almış o sahnede.. O sahneyi ve bunca dev oyuncuyu merak ediyorsanız, Netflix'inizi ayarlayın. Sıkılınca da kapayın, yatın.. Bir şey kaybetmezsiniz.. Can Sayın Pop Müzik 2021'İN EN İYİ ŞARKILARI!.. 2021 yılı boyunca önce kış, sonra bahar