Cumhuriyet savcılarına açık ihbar!..

Türk futbolunda gizli kalmış nerdeyse tamamı döviz birtakım ödemeler yapıldığı şüphesi zaten yıllardan beri vardı ve yazılı ve görüntülü basında defalarca ima edilmişti. Işıtan Gün'ün başkana verdiği gizli raporun, gene başkanın izni ile açıklanmasıyla bu şüpheler açığa çıktı. Dün Hürriyet olayı tam sayfa verdi ve madde madde üzerine gitti. Milliyet ve öbür gazeteler de büyüttüler.. Bizde ise haber arasında ara başlıkla geçildi. Gün'ün açıklaması bir gazeteye ek olacak kadar uzun ama, onun kadar da önemli. Çünkü işin içinde vergi ve döviz kaçakçılığı boyutları var ki, Türk Ceza Kanunu'na göre ağır cezalık suçlar bunlar.. Bu yüzden, Işıtan Gün'ün hazırladığı raporun, aslı Burak Elmas'ta ya da Galatasaray Kulübü evrak dosyasında olmalı. Bu rapora dayanarak Gün'ün yaptığı geniş açıklamanın tümü bende var. İnternette de var. Bana da o yolla gönderildi zaten. Olay, Basın Savcısı'nı, 6222 Sporda Şiddet Savcısı'nı ve de yazılanlar, transfer piyasasını elinde tutan bazı futbolcu menecerlerine, hiçbir açıklama ve kayıt yapılmadan ödemeler yapıldığı şüphesi için de tüm savcılarımızı ilgilendiriyor. Bu yüzden, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Işıtan Gün'ü, Burak Elmas'a verdiği raporla birlikte davet etmeli, dinlemeli ve muhakkak dava açmalıdır. Rapordakiler doğruysa futbolumuzdaki büyük pisliğe karışan herkesin peşine düşülür. Doğru değilse, temiz insanların lekelenmesi önlenir. Sayın Cumhuriyet Başsavcısı.. Raporu yazıp Burak Elmas'a teslim eden Işıtan Gün'ün, kendi kalemi ile, o raporun ana hatlarını açıkladığı bölümü buraya aynen alıyor ve olayı derhal bir savcınıza havale etmenizi bekliyorum. Saygılarımla, İşte Işıtan Gün'ün kaleminden, ana başlıklar.. Başkanımızın açıkladığı bu rapordaki ana başlıkları hatırlatmak isterim. - İnceleme döneminde kulübümüzün toplam 40.5 milyon Euro tutarında menajerlik harcaması yaptığı, - Futbolcu, teknik adam, temsilci ve ilişkili işlemlerde tespit edilen istisnai durumlar sebebiyle ortaya ilave maliyet ve yükümlülükler çıktığı tespit edilmiş, - Kulüp altyapısında yetişen 11 sporcunun profesyonel futbolcu statüsünde başka kulüpler tarafından transfer edildiği ve kulübün yetiştirme tazminatlarından ettiği feragatlara dikkat çekilmiş, - Futbolcu sözleşmelerinde istisnai menajer komisyon maddeleri vurgulanmış ve - Futbolcu sözleşmesinden sonra düzenlenen temsilci sözleşmeleri tespit edildiği ifade edilmiştir. - İncelenen dönem içinde toplam 19 transferde kabul gören yüzde 10 seviyesinin çok üzerinde komisyonlar ödendiği, - Birçok durumda bir futbolcu için iki, hatta üç menajere ödemeler yapıldığı, karşı kulüplerle direkt müzakere etmek yerine araya sürekli belirli menajerlerin konulduğu, - İncelenen dönemde tek bir temsilciye 5.5 milyon Euro'nun üzerinde ödeme yapıldığı gibi somut bulgular ortaya konmuştur. - Çalışma kapsamında, Kulübümüz tarafından menajerlere verilen yetki belgeleri de incelenmiş ve aynı vahim tablonun bir başka versiyonu ile karşılaşılmış ve bu konuyla ilgili aşağıdaki ana bulgular vurgulanmıştır: - Yetkilerin çok büyük oranda birkaç grupta toplandığı tespit edilmiştir. - Yapılan transferlerde ve transfer görüşmelerinde, muhatap kulüplerle doğrudan görüşmek yerine menajerler aracılığıyla müzakerelerin yürütüldüğü görülmüştür. - Halen kadromuzda olan bir sporcumuzun eski kulübüne doğrudan transfer teklifi yapılırken, aynı gönderide bir menajerin de kulübümüz adına müzakereye yetkili olduğunu gösterir belgenin de gönderilmesi gibi olağandışı uygulamalar tespit edilmiştir. - Ayrıca, yakın dönemde bir temsilcinin tüm transfer dönemi için geçerli olmak üzere, kulübümüz adına futbolcu ismi zikretmeksizin tüm transferlerde yetkili kılındığı da görülmüştür. - Başkanımız, üye bilgilendirme toplantısında son maddede atıfta bulunulan belgenin görüntüsünü üyelerimizle paylaşmıştır. - Eşi benzeri görülmemiş bu belgeye imza atan dönemin, sadece Falcao transferinde 3 ayrı menajere tam 3.75 milyon Euro'yu kulübümüze ödetmiş yöneticisi, camiamızın tepkisizliğinden güç alıyor olsa gerek, 26 Mart günü yapılan Genel Kurul'da büyük bir samimiyetsizlik örneği sergileyerek Burak Elmas yönetimini mali açıdan ibra etmeyen oyunu haziruna göstererek atmış ve 5 saat boyunca sandıkların etrafında cansiperane bir şekilde üyelere de aynı yönde oy kullanmaları yönünde telkinde bulunmuştur. Bu davranışı, Galatasaraylıların ortak vicdanına havale ediyorum. Değerli Galatasaraylılar, Kendimi bildim bileli camiamızın resmi ve gayri resmi her ortamında, menajerlik giderleriyle ilgili pek çok konuşma yapıldığına hepimiz şahit olmuşuzdur. Şahsi görüşüm, kulübümüzün tarihinde bir ilke imza atarak, bu çok speküle edilen bu konunun üzerine büyük bir yüreklilikle giden Başkanımız Burak Elmas'a camiamızın içten bir teşekkür borçlu olduğudur. Çünkü umuyorum ve inanıyorum ki, Genel Kurul'da Galatasaray siyasetinde rol almaktan başka gayesi olmayan bazı kişilerin ve organize grupların bu cesur adımı külliyen yok saymalarına ve Başkanımızın tabiriyle "cambaza bak" yapmayı tercih etmelerine rağmen, bir milat teşkil eden bu adım, Galatasaray'ımızın kıt kaynaklarının önümüzdeki dönemde bu şekilde israf edilmesinin önünde ilelebet bir engel oluşturacaktır. Şu anda kafamda beliren bir soru var.. Burak Elmas, acaba bazılarını hatta hapishanelerde süründürecek menecer meselesine el attığı için mi ibra edilmedi ve düşürüldü. Menecer konusu, adil Türk yargısı tarafından, en gizli saklı noktalarına dek ortaya çıkarılmalıdır!. Ünal Özüak Kitap ORDUSUZ İMPARATOR NAPOLYON CELAL.. Gönüllü kitap yazarımız Ünal Özüak, bu defa fevkalade ilginç bir yazı göndermiş. Moda'da geçen çocukluğunda büyükannesinin evinde orta kat kiracıları olan bir şair, Celal Sılay'ı anlatan bir kitap.. Sözü hemen Ünal'a bırakalım. Yazar, şair, araştırmacı, Türk Dili ve Edebiyatı Doçenti Dr. Hasan Aktaş'ın, benim kimi anılarımı da aktararak yazdığı Napolyon Celal kitabı; yaşam şairimiz Celal Sılay'ın da Sovyetler Birliği'nin ünlü şairi Mayakovski'yle beceri yarışında, vatan şairimiz Nâzım Hikmet kadar rahatlıkla çekişebileceğine olan inancımı pekiştirdi. Çocukluğum 1974'de yitirdiğimiz anneannem Fehime Hanım'ın, Moda Mektep Sokak 22 Numara'daki evinde orta kat kiracımız, döneminde Türkiye'nin Oscar Wilde'ı olarak anılan Celal Sılay'ın ayak altında, ergenliğime ışık tutan şahsi eşyalarını karıştırarak geçti.. Ben onunkini değil ama o benim çocukluğumu bilir anlayacağınız. Celal Bey'in üstümde görgü, bilgi artırma hakkı var. Gördüklerimi tırstığı anneanneme söyle(ye)mediğimi bildiğinden aramızda ortak sır kardeşliği oluşmuştu. 30'lu yıllarda Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde okurken kaputunun yakasındaki kırmızı astarı ters çevirip, köyleri teftişe çıktığı için ona "Napolyon Celal" dendiği söylenir.. Bir kadına yıldırım aşkıyla tutulmuş. Her şeyini satıp, arkasından Paris'e gitmiş. Kadını orada bir adamın kolunda görmüş. Hamileymiş. Efsaneye göre, işte o gece bütün saçları dökülmüş. Gürül gürül yaşam dolu, sesi, gülüşü, kahkahası dünyayı tutan, şiir yazıp şiir yaşayan, doğru yanlış düşüncelerini hiç çekinmeden, hatır gönül saymadan pattadak söyleyen, kendi deyimiyle daha o toyluk dönemindeki "büyük lâf eden, gürültü yapan, muhataplarını ezen" hoyrat insandan, daha bir yerine oturmuş, daha bir durulmuş, daha kaygılı, duygulu, iyiye, güzele, doğruya daha saygılı bir insan çıkarmayı başarmış şair Celâl Sılay. Arkadaşları arasında "Napolyon Celal", "Deli Celal" gibi isimlerle anılırdı. Aykırılığı ve başkaldırısıyla bazı benzer yönleri olsa da, Sılay, Wilde'ın algılamalardaki hâkim çizgilerinden uzak kendine özgü