Farkımız bizim

31 Mart seçimleri alışkın olduğumuz seçimleri ve sonrasındaki tartışmaları unutturan bir seçim oldu.
Aziz Nesin'in "Türk halkının yüzde 60'ı aptaldır" sözünü kimse paylaşmadı. AK Partili hiçbir siyasetçi ekrana çıkıp seçim sonuçlarına şaibe düşerecek bir açıklama yapmadı. Türkiye'deki seçimlerin meşru olmadığını iddia eden hiçbir AK Partili yoktu.
Başkasına batıracağı çuvaldızı bile kendisine batırmasıyla meşhur bir camia olduğumuz için, 31 Mart'tan bu yana AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erdoğan'ı destekleyenler hem ayrı ayrı hem de komple eleştirilerden nasibini aldı.
Birkaç sosyal medya kullanıcısı oy vermeyenlere hakaret edince başkasına bırakılmadan susturuldu. Oldukça medeni, iç muhasebeye dönük bir tartışma hâlâ devam ediyor: AK Parti neden oy kaybetti Oy kaybetmesine rağmen CHP neden oylarını arttırmadı Oy vermeye gitmeyen seçmenlerin karar alma motivasyonları nedir
Bu ve benzeri sorulara cevap aranıyor. Bir sonraki seçimde CHP'lilerin yargılanacağını ya da başka ülkeye kaçacağını söyleyene de denk gelmedik. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim gecesi yaptığı açıklamada tüm seçmenlere teşekkür etmesi, sandıktan çıkan sonuca teslim olunduğunu açıklaması bile başlı başına özlediğimiz bir olaydı.
Demek seçimde başarılı olmadığını kabul edecek siyasi olgunluğa sahip olan siyasetçi nasıl olur, gösterme görevi de Erdoğan'ınmış.
Madalyonun diğer tarafında ise bildiğimiz CHP zihniyeti var. Seçimlerde kazanamadıkları ilçede yaşayanlara küfredenler en büyük desteği diğer CHP'lilerden alıyor.
CHP'nin kırmızı haritasını bozan Sakarya, Kocaeli ve Düzce'yi haritadan silmek isteyenlerin görüşleri destek buluyor. "15 Temmuz Köprüsünün eski adına dönmesi", "Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması", "Erdoğan'ın evinin olduğu sokağın adının değişmesi" gibi taleplerde bulunan sosyal medya kullanıcılarına binlerce muhalif destek verdi.