Donald Trump'ın "İsrail savaşı kazanıyor olabilir ama halkla ilişkiler savaşını kaybediyor" sözleri aslında günümüz siyasetinde askerî gücün tek başına yeterli olmadığını anlatan çarpıcı bir örnek.
Trump bu değerlendirmeyi yaparken aynı zamanda İsrail lobisinin Washington'daki eski gücüne de dikkat çekiyor: "İsrail, Kongre'de herhangi bir oluşum, organ, şirket ya da devlet arasında gördüğüm en güçlü lobiydi. İsrail en güçlüydü. Bugün ise o kadar güçlü bir lobisi yok. Bu inanılmaz. Eskiden politikacı olmak istiyorsanız İsrail hakkında kötü konuşamazdınız. Ama bugün... Gerçekten de bu durum değişti. İsrail gördüğüm en güçlü lobiye sahipti. Kongre üzerinde tamamen kontrolleri vardı, şimdi ise yok."
Malumun ilamı olan bu sözler, modern çağda savaşların yalnızca cephede değil; ekranlarda, sosyal medyada, telefonlarımızdaki uygulamalarda dahi yürütüldüğüne de işaret ediyor.
Nitekim sosyal medya verileri İsrail'in ne denli geride olduğunu gözler önüne seriyor. Özellikle TikTok ve Instagram'da paylaşılan içeriklerde Filistin lehine devasa bir fark oluştu. Yüz milyarlarca etkileşimin Filistin yanlısı olması, genç kuşakların ana akım propaganda makinesinden uzaklaşarak kendi fikirlerini oluşturabilmesinin sonucudur.
Dünyanın dört yanındaki insanlar Netanyahu'ya nefret kusarken, "İsrail'e koşulsuz destek" mantralarıyla büyütülen Amerikalıların büyük çoğunluğu, cep telefonlarına düşen görüntülerle siyasal pozisyonlarını belirliyor. Bir zamanlar güçlü finansal ve siyasal bağlantılarla inşa edilen lobicilik ağı, günümüzde milyonlarca bireysel kullanıcının saniyeler içinde ürettiği içerik karşısında eski kudretini kaybediyor.
Artık siyaseti belirleyen yalnızca kulisler değil, aynı zamanda dijital meydanlardır. Örneğin birkaç ay önce New York'un seçilmeye en yakın görülen belediye başkan adayına, sene başında ne Cumhuriyetçiler ne de Demokratlar şans veriyordu. Fakat kendisi, en büyük seçmen ağını sosyal medya üzerinden verdiği etkili mesajlarla bizzat kurup rekor katılımla parti adayı olmayı başardı.