'Kurucu parti'den polis barikatlarına

Cumhuriyet Halk Partisi, yıllarca "devletin kurucu partisi" kimliğiyle anıldı; bu kimlik ona siyasette ayrıcalık kazandırdı. Ne var ki İstanbul İl Kongresi süreciyle başlayan gelişmeler, bu itibarı yerle bir eden bir tablo ortaya koydu.
Süreç, dışarıdan müdahale değil, partililerin itirazlarıyla başladı. Delegeler "Bu kongre şaibeli" diye haykırıyordu; "Listeler değiştirildi, delegeler kaydırıldı, oylar sayılmadan sonuç açıklandı" sözleriyle yaşanılan usulsüzlüklere dikkat çekildi. CHP'nin kendi içinden yükselen bu itirazlar, kongreyi yargıya taşıdı.
Bu arada, rüşvet iddiaları tüm ciddiyetiyle sahneye çıktı. Delegelere para, elektronik cihaz, iş vaadi gibi menfaatler önerildi; "150 bin lira değil, 750 bin lira isteriz" denilen pazarlıklar iddianameye girdi. Yargı, kongreyi iptal etti; yönetimi görevden aldı; delegeleri uzaklaştırdı; geçici kurul atadı. Hukukun işlerliğine dair bir göstergeydi bu.
Ama işte tam o noktada CHP'nin trajik tarafı belirdi. "Mahkeme kararını tanımıyoruz" denildi. Hukukun üstünlüğü söylemini yıllarca kullanan bir parti, işine gelmeyince hukuku hiçe saydı. Bu siyasi tarihte nadir görülen bir çelişkiydi.
İl binasının teslim edilmemesi kararı, kırılma anının somut göstergesiydi. Devletle barışık görüntüyü yıllarca taşıyan CHP, bir anda polis barikatı ardında marjinal bir örgüt gibi durdu. Sonra olayı daha da derinleştiren bir gelişme yaşandı: Eski İl Başkanı Özgür Çelik, ilçe başkanlarına SMS atarak "Partilileri binaya çağırın" dedi. İlçe başkanlarından gelen "Yetkin yok" cevabı, "Altına genel merkez yazın" önerisine rağmen Çelik'in bu ısrarı, kurumsal disiplinin erozyonunu açıkça gösterdi.
Ve kriz sokaklara taştı. Gece yarısı yapılan çağrıyla İstanbullular il binasına çağrıldı; valilik altı ilçede etkinlik yasağı koydu; bina çevik kuvvetle çevrildi; yollar kapatıldı; çatışmalar yaşandı. Çelik "Halkımızın evini koruyacağız" dedi. Genel Başkan Özgür Özel ise "CHP'yi savunmak cumhuriyeti savunmaktır" vurgusuyla gerilimi tırmandırdı ve kayyum olarak atanan Gürsel Tekin'i "AK Parti yargısının dayatması" olarak niteledi. Vali ise bu çağrının "yasal suç" olduğunu vurguladı. Oturma eylemleri, tencere-tava protestoları... Hepsi krizin boyutunu sokaklara taşıdı.
Buraya kadar her şey vahim. Ancak kurultaydaki rüşvet iddiaları, olayın boyutunu daha da ağırlaştırıyor. Tanık