Avrupa, Filistin'i neden 'tanıdı'

Uluslararası siyasetin en sancılı meselelerinden biri olan Filistin davası, uzun yıllardır diplomasi masalarında çözüm arayışına sahne oluyor. Ancak son haftalarda yaşanan gelişmeler, esas sonuç veren mücadelenin yine önce sahadan geçtiğini gösterdi.
7 Ekim 2023'te başlayan Aksa Tufanı'nın ikinci yıldönümüne yaklaşırken İngiltere, Kanada ve Avustralya, Filistin Devleti'ni resmi olarak tanıdıklarını ilan etti. Fransa, Portekiz ve Malta'nın tanıma hazırlıkları, şimdi ise Belçika, Lüksemburg, Andorra ve San Marino'nun da New York'ta yapılacak BM 80. Genel Kurulu'nda aynı yönde açıklama yapmaya hazırlandıklarını duyurmaları bu süreci adeta hızlandırdı. Avrupa'da domino etkisi yaratan bu adımlar, Filistin mücadelesinin seyrinde önemli bir kırılma noktası olarak tarihe geçiyor.
Oysa Filistin'in devlet olarak tanınma arayışı yeni değil. 1947'de Birleşmiş Milletler'in taksim planı, iki devletli çözümün ilk uluslararası belgesi olarak kabul edilir. Fakat plan, İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesinin ardından savaşla birlikte fiilen rafa kaldırılır ki tabii baştan beri düşünülen de aslında budur.
1967'deki Altı Gün Savaşları, işgalin boyutunu genişletir; Batı Şeria ve Gazze'nin kontrolü İsrail'e geçer. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) 1974'te BM'de "Filistin halkının meşru temsilcisi" olarak tanınması, uluslararası alanda ilk ciddi meşruiyet adımıdır. 1988'de Cezayir'de Yaser Arafat'ın Filistin Devleti'ni ilan etmesiyle birlikte, başta Arap ülkeleri olmak üzere yüzü aşkın devlet bu ilanı tanırken Batı dünyasında ve özellikle Avrupa'da elbette makes bulmaz.
1993'teki Oslo Anlaşması kapsamında iki devletli çözüm için Washington'un da baskısıyla müzakere masasına oturulur. Fakat süreç İsrail'in değişmez yasadışı yerleşim politikaları nedeniyle tıkanır. 2012'de BM Genel Kurulu, Filistin'i "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüne yükseltir. Bu, Filistin diplomasisi açısından büyük bir kazanım olmakla birlikte fiili tanıma anlamına gelmez.
Bugün gelinen noktada ise tablo farklı. Avrupa'nın merkezinde yer alan devletler art arda tanıma kararı açıklıyor. Bu, sadece diplomatik bir jest değil, aynı zamanda Amerika'nın İsrail yanlısı tutumuna karşı ciddi bir meydan okuma. Zira Washington hâlâ iki devletli çözümü retorik düzeyde desteklerken pratikte İsrail hükümetinin politikalarına açık çek veriyor.
İşte tam bu atmosferde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun sözleri dikkat çekti. Netanyahu, Batı dünyasındaki tanıma dalgasına karşı çıkarak şu ifadeleri kullandı: "7 Ekim'deki korkunç katliamın ardından Filistin devletini tanıyan liderlere net bir mesajım var: Terörizme büyük bir ödül veriyorsunuz. Size bir mesajım daha var: Bu olmayacak. Ürdün Nehri'nin batısında bir Filistin devleti kurulmayacak."