Allah Batı medyasının belasını versin

Bu yazıya başka başlık bulamadım, affedin. Nedenini anlatayım: NBC muhabiri Kelly Cobiella: "Bunlar Suriye'den gelen mülteciler değiller. Bunlar Ukrayna'dan geliyorlar. Hıristiyanlar, beyazlar..." Telegraph yazarı Daniel Hannan: "Bize çok benziyorlar. Olanları bu kadar şoke edici kılan da bu. Savaş artık sadece fakirleşmiş ve uzaktaki halkların başına gelen bir şey değil." ITV News muhabiri Lucy Watson: "Ukraynalıların başına tahmin edilemez bir şey geldi. Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil. Burası Avrupa." Ukrayna eski Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze: "Bu benim için çok duygusal; çünkü mavi gözlü ve sarışın Avrupalıların her gün Putin'in füzeleri tarafından öldürüldüğünü görüyorum." CBS muhabiri Charlie D'Agata: "Ama burası Irak veya Afganistan gibi on yıllardır çatışma bölgesi haline gelmiş bir yer değil. Burası nispeten medeni ve Avrupalı." BFM TV yorumcusu Ulysse Gosset: "21. yüzyıldayız. Bir Avrupa şehrindeyiz. Ama sanki Irak ya da Afganistan'daymışız gibi seyir füzesi ateşi sürüyor." Amerikan, Fransız, İngiliz... Ukrayna üzerine konuşan Batılı gazeteciler-yorumcular, basın tarihine geçmesi gereken sömürgeci "medeni-barbar" ikiliğini böyle tekrarladılar. Mavi gözlü çocuğun siyah gözlü çocuktan, sarı saçlı sivilin siyah saçlı sivilden neden üstün olduğunu anlattılar. Neden kara tenlilerin öldürülmesinin o kadar da "şaşırtıcı" olmaması gerektiğini argümanlarının arasına serpiştiriverdiler. Avrupa Birliği, Ukrayna'dan gelen tüm mültecilere üç yıl boyunca sığınma başvurusu yapmadan yaşama imkânı verileceğini ilan etti. O sırada Ukrayna devleti, siyahi mültecilerin ülkeden çıkmasını engellemeyi ve onları sınır boyundaki kapalı odalarda tutmayı sürdürüyordu. Teni esmer, gözü kara, saçı siyah, adı Muhammed veya Fatma olan