Aralık 2024'ten bu yana Cumhuriyet Halk Partililerin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik tehditlerini tedirginlikle takip ediyoruz.
2015 yılında İstanbul Adliyesi'nde, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehadetiyle sonuçlanan hain DHKP-C saldırısını yaşamış bir toplum olarak, bugün bu terör örgütüyle ideolojik yakınlığını gizlemeyen ana muhalefet partisi temsilcilerinin yönelttiği tehditlerden bahsediyoruz.
Akın Gürlek bu tehditlere neden maruz kaldı önce kısaca hatırlatalım. Adalet Bakan Yardımcılığı görevinden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanan Akın Gürlek, İstanbul Adliyesi'ne yabancı bir isim değil. Zira o Adalet Bakan Yardımcısı olmadan önce İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak Türkiye'nin en kritik davalarına baktı.
Bu dönemde terör örgütlerine destek mesajı atan Canan Kaftancıoğlu'ndan Türkiye'yi teröre destek veren ülke konumuna sokmaya çalışan MİT TIR'ları kumpasının başrolündeki Enis Berberoğlu davalarına, DHKPC'nin sözde "avukat" yapılanmasına; Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala yargılamalarına kadar kamuoyunda geniş yankı uyandıran, toplumun büyük kısmınca desteklenen davalara başkanlık etti. O günden bu yana, CHP'li bazı aktörlerin sistematik tehdit ve hedef göstermelerine maruz kaldı. Adalet Bakan Yardımcısı olarak atanması, muhalif medya tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
Akın Gürlek, Cumhuriyet Başsavcısı olarak döndüğünde, ilk dikkat çeken hamlesi sanat camiasını ideolojik olarak kuşatan menajer Ayşe Barım hakkında başlatılan soruşturma oldu. Ardından, önceki başsavcı döneminde başlatılmış olan İstanbul'daki CHP'li belediyelere ilişkin yolsuzluk dosyalarını derinleştirdi.
Bu süreçte, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanlığı'nı emanet usulüyle sürdüren Özgür Özel'in açık tehditlerine maruz kaldı. Özellikle Beşiktaş Belediyesi'ndeki yolsuzluk soruşturmasının ardından, organize suç örgütü kurma ve yönetme