Tam zamanı değil mi

Otuz iki yıl önce Merhum Sezai Karakoç Diriliş dergisinde şu çağrıyı yapmıştı: "İslâm ülkelerinin başında bulunan cumhurbaşkanları, başkanlar, krallar, size sesleniyorum.Türkiye'nin, Mısır'ın, İran'ın, Suriye'nin, Ürdün'ün, Pakistan'ın, Tunus'un, Cezayir'in, Fas'ın ve diğer İslâm ülkelerinin başında bulunanlar size sesleniyorum.Bulunduğunuz yere nasıl geçmiş olursanız olun ister kaderin sevkiyle veya cilvesiyle, ister babadan dededen size geçen veraset hakkıyla ister alnınızın teriyle, ister hak ve hukukla, ister kuvvet zoruyla halkınızın yönetimini ele geçirmiş bulunun, size sesleniyorum ve diyorum ki, tarihin en kritik göreviyle, en ağır sorumluluğu ve ödeviyle karşı karşıyasınız. Bu görevi çoktan yerine getirmeniz lazımdı şimdiye kadar. Şimdi, hülûl etmiş vâdenin son deminin son demidir."Bu görev nedirBu görev, derhal bir araya gelip bir SAVUNMA ANLAŞMASI yapmanız ve bunu harfi harfine uygulamanızdır. Yani herhangi bir İslâm ülkesine saldırı olursa, ona hep birden karşı koyma hususunda anlaşmak durumuyla karşı karşıyasınızTarihçi İslâmcı âlim Ali Muhammed Sallâbî 17 Ekim tarihinde Cumhurbaşkanımıza bir açık mektup yayınladı. İki paragrafında özetle şunu söylüyor:"Müslüman olan ve olmayan pek çok insan tarafından kabullenilmiş erdemleriniz ki, Allah'a imanınızdan kaynaklanıyor, Efendimizin (s.a.) talîmatından ve ecdadınızın izlediği hayat çizgisinden mülhemdir. O ecdadınız ki, Sultan Alparslan, Ertuğrul, Osman, Yıldırım Bâyezîd, Muhammed Fâtih, 1. Selim, Kanuni Sultan Süleyman, İkinci Abdülhâmîd (Allah cümlesine rahmet eylesin) önde gelenleridir; onlar hakkın ve haklının yanında oldular, hayat, namus, mal ve mukaddesatı korudular, yüksek insanlık değerlerini muhafaza ettiler. Şimdi bir fırsat doğdu, emsali görülmemiş bir zulüm var. Buna karşı, Peygamberimizin (s.a.) peygamberlik gelmeden yaklaşık yirmi yıl kadar önce zalime karşı mazlumun yanında olmaya yemin etmiş erdemlilerin