Batı'da yaşayan Müslüman
Tesettür, spor dersinde erkek ve kızların aynı havuzlarda yüzmeleri, dışarıdan duyulacak şekilde ezan, din dersleri ve dili gibi birçok konuda Batı'da yaşayan Müslümanlara baskı yapılıyor ve inançlarının gerektirdiği gibi yaşamaları önüne engeller konuyor.İslam ülkesinde bir kanun çıkarılsa ve "bütün dinlerin mabetlerine ve okullarına erkekler sarık sararak kadınlar da çarşaf giyerek girecekler" dense Batı'nın buna tepkisi nasıl olur!Bir dinin mensubu tesettürün farz, namahrem yanında açılmanın haram olduğuna inanıyorsa ona "ya açılarak okuyacaksın ya da seni okula ve vatandaşlığa kabul etmeyiz, hatta ceza da veririz" demenin insan hak ve özgürlükleri bakımından yeri nedir! Bu nasıl Batı'dır, bu nasıl "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne" imza atmışlıktır.Peki, Batı bunu niçin yapıyorBatılılar sözde entegrasyonu, uygulamada ise asimilasyonu hedef edinmiş bulunuyorlar. Avrupa'da yaşayan milyonlarca Müslüman ile barış, huzur ve bir çeşit bütünlük içinde yaşamanın yolu onları dinlerinden ve dillerinden ayırmak mıdır, farklılıklarını koruyarak bir ülkede beraberliği yaşamanın kurallarını koyup ona riayet etmek midir Elbette ikincisidir. O zaman bırakın Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğerleri inançlarına uygun yaşasınlar, her grup diğerine bu hakkı tanısın, "Avrupa kültürünü" değil, kamu düzenini korumada birleşsinler, kimseye zararı olmayan alanlarda her inanç ve dünya görüşü kendini temsil etmekte serbest olsun!Buraya kadar muhatabım Batı'dır. Şu var ki, son yıllarda Batının Müslümanlara karşı tutumunda iki önemli değişme oldu: 1."İslam tehlikesi" efsanesini bahane ederek Müslümanlara zulmeden aşırı Batılı gruplar var, oralarda Müslümanca yaşamak daha da zor hale geldi. 2. Batı, ucuz işçi, zor işlerde çalışacak işçi ihtiyacını gidermek için açtığı kapıyı, ihtiyacı kalmayınca kapadı, bu arada bizimkiler esnaf, tüccar, akademisyen filan da oldular; bu yüzden Batı bunları ülkelerinde istemiyor.Gelelim oraya göçmüş, vatandaşlığa girmiş veya devamlı kalan Müslümanlara, onlara da diyorum ki:Müslümanın, vatandaşı olduğu bu ülkeler, daha önce Müslümanlar tarafından fethedilmiş veya İslâm hukukunu kabûl etmiş olmadıklarına göre İslâm ülkesi (dâru'l-İslam) olamazlar. Bir Müslümanın "küfür ülkesi"nin vatandaşı olması, İslâmî bir vatandaşlık olmayıp, zarûret veya Müslümanların (milletin, ümmetin) menfaati gereği yapılmış bir ikili anlaşma olarak kabûl edilmelidir. Bu bakımdan oradaki Müslümanlara soruyorum:"Niçin Almanya ve diğer Batı ülkelerine göçtünüz ve orada yaşıyorsunuz Türkiye'de yaşamaları mümkün ve sıkıntısız olan kimselerin halkı Müslüman olmayan ülkelerde yaşamalarının birçok sakıncası vardır; kendilerini koruyabilseler bile oğullarını, torunlarını ve sonrakileri, kendi iman, ibadet, ahlâk, zihniyet ve hayat tarzı içinde korumaları imkânsız derecede güçtür. Evet, bunları korumak Türkiye vb. ülkelerde de zordur, ama bu zorluk diğerleriyle kıyas kabul etmez."Öte yandan, İslâmî faaliyeti eksik olmayan devleti, cemaati ve (kendiniz dâhil)