Hatırlamak

Hep eksik bir şeyler... Ne yaparsan, neyi tamamlamaya çalışırsan yarım kalacak olan şarkılar, resimler...

Tam ortasından yırtılmış gibi duran hayatın, birleştirilemeyen fotoğrafları... Geçmeyen hisler, sancılar... Ne yaparsa yapsın silemediğin insanlar... Bir labirentten geçerken bulduğun flu gözyaşları... İşte orası... Tam orası... Hayatın bir yerde bitip başka yerde yeniden başladığı dehliz... Geçenler mutlu, geçemeyenler ürkek...

Ne çok sorular izler bizi. Ne çok birikirler kafamızın içinde. Yol bulup yürüyemeyiz. Yolcu bulup koşamayız. Bir yanımız hep asılı durur maziye. Güvenli bir limanımız vardır sonuçta. Bizi koruyan, bugünlerimize getiren... Damla damla, nokta nokta biriktirdiğimiz anılar... Silinip atılır mı Atılabilir mi Hayır!

Gözlerimizi kapatıp düşündüğümüzde, ne çok film karesi düşer önümüze. Güldüğümüz, heyecanlandığımız, âşık olduğumuz, kelebekleri uçurduğumuz, çiçek aldığımız, cami aradığımız, sınava girdiğimiz, yokuşta dinlendiğimiz... Ne işe yararlar ki o kadar Niye birikirler ki Hafızamız bunları hatırlıyor, hatırlatıyor. Rûz-i mahşerde şahit olacaklar, onu da biliyor ve inanıyoruz. Ama biz de durduğumuz yerde, istediğimiz anda maziyi hatırlayabiliyoruz. Düşünüp keyifleniyor, bazen de hayıflanıyoruz. Neden Öyle belleğimizin bir yanı sessiz sedasız kaydetseydi... Ahirette şahit olacağını bilseydik sadece... Ama öyle olmuyor. Olur olmaz vakitlerde önümüze düşüveren bir kare, bizi alıp taa seneler öncesine götürüyor. Ya da bir koku, tat, eşya, desen...