Yaz ve gitgide uzaklaşan sevinç duygusu

Ne zamanlarmış...
Yaz mevsimine "sanatoryum" dediğim zamanlar...
Sevinç sanatoryumu...
Güneş sanatoryumu...
Hani en sert "ruh üşümeleri"mize bile deva olan mevsim...
Var mı hâlâ öyle bir yaz
Yoksa geçmişte mi kaldı

Hadi dünyaya ne olduğunu az çok hepimiz biliyoruz...
İnsanlığın başına örülen çorapları biliyoruz...
Ama her durumda yaz imdada gelir, içimizi ısıtır ve umutlarımızı canlandırırdı.
Ne oldu
Tatil mesela...
Çocuklar hariç heyecan olmaktan çıktı...
Ya sırıtkan bir açgözlülük gösterisine ya da hesabı kitabı bitmeyen bir kaygı kaynağına dönüştü...

Kaygı dedim de...
Artık iş onu da geçti...
Anksiyete çağı bitti, doğrudan korku çağına soktular bizi ite kaka...
Sosyal medyada birtakım kendinden menkul uzmanlar(!) sürekli konuşuyorlar:
"Sakın güneşte fazla kalmayın!" İçinizden gayri ihtiyari "peki" deyiveriyorsunuz, güneşlenmenin şahane keyfi, D vitamini falan filan, hepsini unutmaya razısınız.
Tam o anda aynı tipler yine sesleniyor: "Güneş kremleri, koruyucu kozmetikler çok zararlı, sakın kullanmayın, güneşe doğrudan çıkın!"
Bir durun yahu, soluk alın, bir karar verin ve hiç değilse şu gencecik insanları rahat bırakın!

Dün Instagram hesabımda gezineyim dedim...
Aman Allah'ım!
Birisi video çekmiş, yetmemiş altına kocaman harflerle yazmış: "Asla yatmadan önce bu 3 yiyeceği tüketme, ölümüne bile sebep olabilirler."
Bir başka hesap çıktı sonra karşıma; sürekli bir uzman konuşuyor,