Yaz geldi

Akşam yavaş yavaş gecenin içine doğru sokulmaya başladı...
Balkondayım...
Yasemin kokusu sarmış her yanı...
Zihnim bulunduğum yerlerden çok uzaklara gidiyor.
Hatıralara...
Eski yazlara...

İğde ve yasemin kokusu öyledir, bir tür sarhoşluğa yol açarlar; yaşadığın andan öyle bir koparsın ki, güzelse gittiğin yerler, dönmesi zor olur.
Şükrediyorum...
Ne güzel yazlarım olmuş...
Hele gencecikken...
Hem yaz akşamlarının tadını çıkartıp hem de yaz üzerine şiirler okuduğumuz zamanları hatırlıyorum da...

Birbirimizden azıcık ayrı kalsak...
Büyük bir boşluğa düştüğümüzü sandığımız...
El ele tutuşmadığımızda ayakta duramayacakmışız gibi hissettiğimiz yazlar...
Ama bir dakika...
Dönüp dönüp Attila İlhan'ın şu dizelerini okuduğum yazlar da vardı...
Hani şair bir plajda etrafına bakar da "geçen yaz gibi bu yaz da her şey eskisi gibi hiçbir şey değişmemiş" der ama sonra gerçekle yüzleşiverir: "sadece ben farklıyım biraz dalgın ve uzak bir hayli karamsar biliyorsun içimde kirli bir balon gibi büyüyen boşluğun tek bir sebebi var senin yokluğun."

Bebek semtinin kalabalık ve aşırı gösterişçi sosyetikliğe teslim olmasından çok öncesini nereden bileceksiniz...
İlkyaz ve Haziran'da çok severdik tenhalığını...
Troleybüsle gittiğimiz dönemi bile hatırlıyorum, sanki bir filmde seyretmişim gibi...
Vay canına!
Nasıl geçti onca yaz,