Unutkanlık bulutu bastırmadan...
Yazsam...
Tesiri yok...
Yazmasam, gönül razı değil...
Herkes kendi elini yakmadan ve meşrebine göre bu acının bir yerinden tutuyor...
Hakiki çığlıkların sesini bastıran tiksindirici sosyal medya kavgaları...
Bu da hiç şüphesiz ayrı bir acı...
Bakanlıklar ne için var bu ülkede
Belediyeler ne için var
Kanunlar ne için
Yönetmelikler ne için
Geçip giden bir felaketten gelen yenisine...
Bir yanlıştan ötekine kadar durumu (hayatı) idare edelim diye mi
Devletin gücünden, hukukun etkinliğinden söz edip duruyoruz...
Şimdi Bolu'daki felaket şunu da sordurmazsa, ne sorduracak...
Devlet gerçekten güçlüyse...
Biz "Yangın merdiveni nerede" diye hop oturup hop kalkmazdık...
Başka felaketler için de geçerli bu soru...
"Nasıl oluyor da dere yatağına ev yapıyoruz kardeşim" diye yanıp yakılmazdık mesela...
Şimdi sade vatandaşıyla, siyasetçisiyle; yöneteni ve yönetileniyle tam bu noktadan yeni bir devlet ve toplum ilişkisi "dersi"ne başlamanın tam zamanıdır...
Peki sade vatandaşın depremde, selde, yangında ellerini tertemiz sanması nasıl bir şey
Uzun ömürlü ve aldatıcı bir kaçış...
Sosyal medyada gördüm...
Evlerindeki bütün elektrik kabloları ve prizleri sakat, yangın tüpü kimbilir kaç yıl önce bodruma atılmış tipler millete akıl öğretiyorlar...