Çayından bir yudum alıp etrafına baktı, paçasındaki tozu silkeledi ve mırıldandı: "Futbol mutbol yok, hepsi para!"
 Eski futbolcu...
 "Topçu" olunan zamandan kalma, adı lazım değil, zamanında her kademesinde görev yaptığı federasyonu falan da iyi bilir.
 Sözüne devam etti: "Topla değil, parayla oynanıyor, bunu niye anlamamış gibi yapıyorsunuz ki.." 
 Masadaki gençleri bırakıp bana döndü;
 "Sen niye heyecanlanıyorsun" dedi; "Bahis olayını da bir süre daha konuşuruz, sonra unuturuz..." 
 Biz ikimiz birbirimizi anladık ama masadaki gençler bu "umutsuz" cümlelerle dağılıp gittiler. 
***
Yine bir hakiki hayat sahnesi...Ama bu sefer birkaç yıl öncesine ait...
Bazıları siyasetin her seviyesinde çalışmış, bir ikisi de siyasetin kenarında kıyısında epeyce çırpınmış tanıdıklar...
Boğaz kıyısında bir kafede toplanmışız, kahve, çay...
Her cümleye siyasetle başlanıyor ve daha cümle bitmeden konu kişisel hayata geliyor.
Güzel de...
Kişisel hayat ne peki
Para konuları tabii...
Oradan gelecek para, buraya verilecek para, şurada kurulacak iş, birileriyle ortaklıklar.
Bir ara çıkışıyorum: "Ağabey biraz siyaset laflayalım diye çağırdınız, memleketin ve dünyanın hâli dediniz; evlilikler, akrabalar, iş güç, çocukların okul masrafı falan, anladım ama ne çok para konuşuyorsunuz yahu"
Benimki saflık tabii...
Ama bazen saflık iyi geliyor insana...

 
									 
								 8
									8