Susuyoruz...
Sabahın ilk ışıkları...
Lastiklerin asfalt üzerinde çıkardığı hışırtıyı dinliyoruz...
Vites topuzunu sımsıkı kavrayan sağ elimin üzerine koyuyorsun elini...
Kalplerimizin gümbürtüsü neredeyse motorun gürültüsünü bastıracak...
Biliyorum, şimdi birden deniz görünecek ve heyecanla bütün gövdeni açık camdan gelen rüzgâra çevireceksin.
Kapkara uzun saçların bana doğru uçuşacak...
Müzik yok. Açmadık.
Ayağımı gazdan çekiyorum...
Asfaltın kenarındaki çakılların çıtırtısı duyuluyor...
Kontağı kapatıyorum.
Şimdi sadece rüzgârın, dalgaların ve pek uzaktaki küçük bir balıkçı teknesinin sesi var.
Bir tür "genişlik" duygusu bu...
Susuyoruz ve birlikte dünyanın içine karışıyoruz sanki...
Susuyoruz ve tam o an birbirimizi her zamankinden çok seviyoruz...
Kontağa uzandığım sırada elinle işaret edip durduruyorsun beni...
"Şimdi böcek korosu başlar, bekleyelim" diye fısıldıyorsun...
Yolun öte yanındaki yamaçtan kekik kokuları gelip genzimizi yakıyor...
Her şey katlanarak güzelleşiyor.
***
Çok eski günlerden bir hatıra işte..."Güzel susmalar" bahsi açılınca hafızamdan ara ara çıkıp kapımı çalar...
Yanlış anlamayın; yol keyfi demek, biraz da sevdiğimiz müzikleri açıp uzaklara doğru gaza basmak demek, buna hiç itirazım olmaz.
Hele şimdilerde yola düştüm mü dilim açılıyor; sürekli hikâyeler anlatıyorum direksiyondayken...
Ama sahillere çıkan virajlı ve tenha yollarda müziksiz ve susarak gitmenin ve sonra durup etrafı dinlemenin üzerine tanımam...
***
Farkındasınızdır...Nasıl bir gürültü patırtı içinde ve durmadan laflayarak yaşıyorsak...
Ve nasıl bunalmışsam...

4