Suriye Mektupları
"Ertesi gün Halep ovasında uyandık. Kırmızı bir toprak pek hafif temevvüçlerle daire-i ufka kadar gidiyordu. Etraf bütün meskûn-ı sükût bir boşluktu, kiremidi tarlalar sanki donmuştu." Şu "temevvüç" de ne kelimedir ama...
"Dalgalanma" demektir eski dilde; denizdeki gibi çalkantılanma...
Bütün ova hafifçe dalgalanan kırmızımsı bir deniz gibi görünüyormuş yani...
Efendim, jeopolitik gelişmelerin aşırı sürat yaptığı bir ortamda şu pazar günü birazcık yavaşlayalım istedim...
Yolumuz yine Halep olsun, Şam olsun, Beyrut olsun ama başka şeylere, başka türlü bakalım, olmaz mı
Hem de yaklaşık yüz yıl önceye; Birinci Büyük Savaş'ın son dönemine giderek... Geçen yüzyılın başlarında her telden çalmış, tuhaf siyasi çarklara dahi imza atmış ama kesinlikle ilginç bir kişilik olan yazar ve şair Cenap Şahabettin'in 1918'de kaleme aldığı Suriye Mektupları'na bakıyorum birkaç gündür...
Bazı yerlerini sizinle de paylaşayım istedim...
Şahabettin'in tasvirleri ve görme biçimi neredeyse büyüler beni...
Halep ovasında karşılaştığı develeri anlatışına bakın mesela...
"Samimi ve riyasız dervişlere ne kadar benzerler develer; öyle mütevekkil, öyle Allah'a teslim, öyle sabırlı, öyle seyyahtırlar ve onlar gibi bitmez tükenmez yollarda sanki 'huzur' ararlar... Suda kuğular nasıl yüzerlerse, develer de çölde öyle dilsiz ve huşuyla ilerlerler..." (Azıcık